4.11.2012

godot'yu beklerken

samuel beckett

insan hayatta küçük şeyleri ihmal etmemeli.

mizaç meselesi. karakter. elden bir şey gelmez. çırpınsak da nafile. neyse odur insan. mücadele nafile. aslı değişmez insanın. yapacak bir şey yok.

yol herkesindir.

ne kadar çok insan tanırsam o kadar artar mutluluğum. en zavallı yaratıktan bile çok şey öğrenir insan; zenginleşir, sahip olduğu nimetlerin önemini daha iyi idrak eder.

herkes kendi payına düşeni yaşar.

dünyadaki gözyaşı miktarı sabittir. ağlamaya başlayan biri için, bir yerlerde bir başkası keser ağlamayı. aynı şey gülmek için de geçerlidir.

insan biliyorsa eğer. sabretmekten yılmaz. ne beklemek gerektiğini biliyorsa. endişeye mahal yoktur. sadece bekler.

her koyun kendi bacağından asılır. ölene dek. ve unutulur.

biz tükenmeyiz. düşünmeyelim diye. özrümüz var. işitmeyelim diye. nedenlerimiz var. bütün ölü sesleri. kanat çırpar gibi bir gürültü çıkarır. yapraklar gibi. kum gibi. bir ağızdan konuşur hepsi. her biri kendi kendine. fısıldarlar daha çok. hışırdarlar. mırıldanırlar. hayatlarından bahsederler. yaşamış olmak onlara yetmez. bir de bahsetmeleri gerekir. ölmüş olmak onlara yetmez. yeterli gelmez. tüy sesi çıkarırlar. yapraklar gibi. kül gibi.

başlamaktır zor olan. her noktadan yola çıkılabilir. ama karar vermek gerekir. insan ararken bir şeyler işitir. bu da bulmayı engeller. düşünmeyi engeller. yine de düşünür insan.

bütün bildiğim şu: saatler geçmek bilmez ve bu koşullarda bizi, vakit geçirmek için türlü türlü -nasıl desem- ilk bakışta makul gözüken; ama zamanla monotonluğa dönüşecek oyunlara başvurmaya zorlar. böylece aklımızı kaybetmekten kurtulduğumuzu söyleyebilirsin. kuşkusuz doğru. ama aklımız uzun süredir dipsiz derinliklerin bitimsiz gecelerinde dolanıp durmuyor mu zaten? bazen bunu soruyorum kendime.

sıkıntıdan patlayacağız, inkar edemeyiz bunu. güzel. peki. bir değişiklik oluverince ne yapıyoruz? fırsatı kaçırıyoruz. hadi işe koyulalım. birazdan her şey bitecek ve biz yeniden yalnız kalacağız, hiçliğin orta yerinde.

körlerin zaman kavramı yoktur. zamanla ilgili nesneleri de göremez onlar.

günün birinde sağır olacağız. günün birinde doğduk, günün birinde öleceğiz. bir ayağımız mezarda dünyaya getirirler bizi, güneş bir an parıldar, sonra yeniden gecedir.

hava çığlıklarımızla dolu. ama alışkanlıklar duyarsızlaştırıyor insanı. bana da bir başkası bakarak, uyuyor diyor. kendisinin de uyuduğunun farkına varmadan uyuyor, hiçbir şey bilmiyor. uyusun bakalım diyor, benim için. böyle devam edemem.