25.11.2010

bir şeftali bin şeftali

samed behrengi

fırsatını bulan her şeftali gelişir, büyür ve olgunlaşır, bol sulu olur. ama tembellik edip de kurtlara aldanan, onlara derilerine, etlerine, hatta çekirdeklerine kadar girme izni veren şeftaliler gelişemez.

artık yorgun değildim. önceleri kendi içimde gelişmiştim. kendimi yok edip yeni bir şey olmuştum. tabii çekirdek olduğum zamanlar her şeyi tam olan bir çekirdektim; serpilip hareket edemiyordum. ama ağaç olmak istiyordum artık. çok eksiği olan bir ağaçtım ve gelişip serpilecek çok yerim vardı. düşünüyordum kendime kendime: tam bir çekirdekle eksik bir ağaç arasındaki fark, tam çekirdeğin çıkmaza girdiği ve değişmediği takdirde çürüyeceği, eksik ağacın ise önünde çok parlak bir geleceği olduğuydu. her şey saniye saniye değişiyordu. bu değişimler üst üste gelince ve belirli bir aşamaya varınca artık bunun o eski şey olmadığını, bambaşka bir şey olduğunu hissederiz. örneğin ben artık bir çekirdek değil, bir ağaç şeklini almıştım. minik köklerim ve gövdem vardı; filizlerim, sarı sarı yaprakçıklarım vardı. iki çeneğim arasına, başımın üstüne toplamıştım bunları ve sürekli boy atıyordum. topraktan çıktığım vakit yaprakçıklarımı güneşe tutmak istiyordum. böylece güneş yapraklarıma yeşil renkler verecekti. bol tomurcuklu, sulu şeftalileri olan, çiçekli dalları olan bir şeftali ağacı düşü kuruyordum. küçücük bir ağaçtım; yine de önümde ne parlak bir gelecek vardı!