![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcMTfGzEaPWX5qXJKv1SkuB2ReQc620GKGMu2pvX2H_R-uBODzcU-AMaTZAwUIIjeqqJiDHVpdgbYuJnUyherB5iuKEISa4QrYMfLyBxquDkcQ3FV0gAI0nUXdaVhooC5iRFUpoMSCrdA/s400/Fred+Wessel.jpg)
yedi kez ruhumu kınadım: ilki- yükseklere ulaşmada zayıflık gösterdiğini gördüğüm zaman. ikincisi- dosdoğru gidenlerin önünde sekmeye başladığını gördüğüm zaman. üçüncüsü- kolayla zor olan arasında seçenek sunulduğu zaman kolayı yeğlediğinde. dördüncüsü – bir suç işlediği, sonra da başkalarının buna benzer suçları onu teselli ettiğinde. beşincisi- kendi zayıflığına tahammül ettiği, üstelik bu tahammülü güçlü oluşuna bağladığında. altıncısı- bir yüzün çirkinliğini hor görüp, aslında onun kendi maskelerinden biri olduğunu fark edemediğinde. ve yedincisi- bir övgü şarkısı söyleyip de bunu bir erdem sandığında.
ruhunuzun saklı kaynağı yükselmeli ve çağıldayarak denize doğru koşmalı; ve o zaman, sonsuz derinliğinizin hazineleri gözlerinizin önüne serilecektir.
adlandıramadığın nimetleri özlediğinde ve nedenini bilmeden kederlendiğinde, işte o zaman büyüyen her şeyle beraber büyüyecek ve üst benliğine uzanacaksın.
yüreğin bir volkansa eğer, avuçlarında çiçekler açmasını nasıl umabilirsin?