17.03.2011

pedagog

schopenhauer

tam bir insan olan kişi kusursuz bir insandır; bir parça değil, bir bütünlük oluşturur ve bu yüzden kendisiyle yetinir.

sıradan toplum, her kornonun yalnızca bir sesi çıkardığı ve ancak hepsinin aynı anda ses çıkarmasıyla bir müziğin oluştuğu rus korno müziğine benzer. çünkü, insanların çoğunun aklı ve zihni böyle teksesli bir korno gibi tekdüzedir. insanların çoğu, ezelden beri yalnızca tek bir sese, aynı düşünceye sahipmişler gibi, başka bir şeyi düşünemezlermiş gibi görünürler. buradan, insanların sadece neden böyle can sıkıcı oldukları değil, neden böyle arkadaş canlısı oldukları ve sürü gibi dolaşmaya bayıldıkları da açıklanmış olur: insanoğlunun sürü hayvanı doğası. her bir insana katlanılmaz gelen şey, kendi özünün monotonluğudur. her budalalık, kendi sıkıntısından mustariptir.

buna karşın, zihinsel dünyası zengin bir insan, tek başına konser veren bir virtüöze ya da piyanoya benzetilebilir. nasıl ki piyano kendi başına küçük bir orkestraysa, bu insan da kendi başına küçük bir dünyadır ve ötekilerin ancak bir arada oluşturdukları şeyi, o kendi bilincinin bütünlüğü içinde oluşturur. bir piyano gibi, o da senfoninin bir parçası değildir, soloya ve yalnızlığa uygundur. onlarla birlikte çalması gerektiğinde ancak piyano gibi eşlik edilmesi gereken esas ses olabilir ya da vokal müzikteki piyano gibi ses verebilir. toplumu seven kişi için, ilişkide bulunduğu kişilerdeki nitelik eksikliğinin, nicelikle bir ölçüde giderilmesi gerekir. zihinsel dünyası zengin tek bir insanla ilişki yeterli olabilir; ama sıradan insan türünden başkasını bulması mümkün değilse. o zaman çeşitlilik ve birliktelik sayesinde bir şeylerin ortaya çıkabilmesi açısından, böyle yeterince çok sayıda insanla ilişki içinde olması -sözü edilen korno müzik benzetmesine göre- iyidir ve bir de tanrı ona sabır vermelidir.

büyük kafalar söz konusu olduğunda, tüm insan soyunun bu asıl eğiticilerinin, tıpkı etrafında gürültü yapan çocuk sürüsünün oyununa karışmak eğiliminde olmayan bir pedagog gibi, başka insanlara eğilim duymamaları elbette çok doğaldır. çünkü onları yanılgılar denizinde doğru yola sevk etmek için ve hamlıklarının ve bayağılıklarının karanlık uçurumundan ışığa, kültüre ve soylulaşmaya çekmek için dünyaya gelmiş olanların, onların arasında; ama onlara ait olmadan yaşaması gereklidir. bu yüzden, gençliklerinden başlayarak, ötekilerden belirgin bir biçimde değişik varlıklar olduklarını duyumsarlar; ama ancak yavaş yavaş, yılların içinden geçerek durumun açık bir bilgisine ulaşırlar; bundan sonra ötekilerden zihinsel uzaklıklarının yanı sıra fiziksel bir uzaklığın bulunmasını ve kendisi de genel sıradanlıktan az ya da çok dışlanmış bulunmayan hiç kimsenin onlara yaklaşmamasını da isterler.