6.06.2020

feragat

clarissa pinkola estes

bir kadının, hayatını ve zihnini, yavan topluluk düşünüşünden ayırması ve kendine özgü yeteneklerini geliştirmesi, gösterebileceği en önemli başarılar arasındadır; çünkü bu eylemler, gerek ruhun, gerekse psişenin köleliğin pençesine düşmesini önler. doğası itibariyle bireysel gelişmeyi teşvik eden bir kültür, herhangi bir grup ya da cinsiyetten hiçbir zaman bir köle sınıfı yaratmaz.

çok, çok fazla sayıda kadın, gerekli bilince ulaşmadan önce korkunç bir söz vermişlerdir. genç kadınlar olarak temel bir yüreklendirmeden ve destekten öyle yoksun, üzüntü ve gücenmeyle o kadar doluydular ki, kalemlerini bıraktılar, sözcüklerini kilitlediler, şarkılarını susturdular, sanat çalışmalarını dürdüler ve bunlara bir daha asla dokunmamaya ant içtiler. böyle bir durumdaki kadın, istemeden de olsa, kendi eliyle yaptığı hayatıyla birlikte fırına girmiş demektir. hayatı küle döner.

kendi gerçek ruhsal hayatı için açlık çeken bir kadın dışarıdan derli toplu görünebilir; ama içeride düzinelerce yalvarıp yakaran el ve boş ağızla doludur.

bazı kadınlar gülünç bir para evliliği için sanatlarını bırakırlar, "fazla iyi" eş ya da kız çocuğu olmak amacıyla hayatlarının düşünden vazgeçerler ya da daha kabul edilebilir, doyurucu ve özellikle daha sağlıklı olacağını umdukları bir hayata ulaşmak için gerçek yeteneklerinden feragat ederler.

vahşi benliğe yönelen en sinsi saldırılardan biri, eğer yerine getirilirse bir ödül verileceğini ima ederek kişiyi uygun bir şekilde terbiyeli davranmaya yöneltmektir. bu yöntem iki yaşındaki bir çocuğu odasını temizlemesi için geçici bir süreliğine ikna edebilirse de canlı bir kadının hayatında asla ama asla işe yaramaz. tutarlılık, bir işin sonunu getirme ve örgütlenme, bunların hepsi yaratıcı hayatın gerçekleştirilmesi için esas olmakla birlikte, yaşlı kadının "terbiyeli ol" uyarısı herhangi bir büyüme ve gelişme fırsatını yok eder.

tuzaklara düşmelerine ya da kötü bir şekilde incinmelerine neden olan tinsel/psikolojik sorunlara sahip on kadından dokuzunu, o sırada aç olan ya da geçmişte önemli bir şekilde ruhsal açlık çekmiş olan kadınlar oluşturur.

haklı bir gerekçe olduğunda kaçmamak, depresyona neden olur. saplanıp kalmanın çeşitli yolları vardır. içgüdüsü zedelenmiş kadın yardım istemekte ya da ihtiyaçlarını tanımlamakta sıkıntı çektiği için genellikle kendini ele verir. kaçmaya ya da savaşmaya dönük doğal içgüdüleri büyük ölçüde yavaşlamış ya da tükenmiştir. doyma, tat alma, kuşkulanma, dikkat duyumlarını tanıma, tam olarak ve özgürce sevme dürtüsü ya ketlenmiştir ya da abartılıdır.

vahşi kadın'la zaman geçirmek başlangıçta zordur. zedelenmiş içgüdüleri onarmak, safdillikten uzaklaşmak, zamanla psişenin ve ruhun en derin yönlerini öğrenmek, öğrendiklerimizi elde tutmak, dönüp gitmemek, ne yanda olduğumuzu açıkça söylemek.. tüm bunlar sınırsız ve gizemli bir dayanıklılık ister. orada yaşadığımız bir maceradan sonra alt dünyadan çıkageldiğimizde, dışarıdan bakılınca değişmemiş gibi görünebiliriz; ama içsel olarak engin ve kadınca bir vahşiliği geri almışızdır. yüzeyde hala dostça görünürüz; ama derimizin altında artık kesinlikle evcil değilizdir.