10.02.2017

demokrasi, barış, sosyalizm

jean jaures

bir sınıfın tahakkümü, insanlığa karşı yapılmış bir suikasttır.

sık sık okuruz: geçmiş çağlarda, monarşi döneminde zenginler görkemli saraylarda yaşar, yoksullar kulübelerde sürünürlermiş. şimdi, işçi ailelerinin toplandığı yoksul kulübelerden çıkıp zengin caddelerden geçerek okula giden bir halk çocuğu düşünün. korkarım ki, çocukcağız kaygıyla başını kaldıracak ve "peki ama, bugün de öyle değil mi?" diye soracaktır.

bugünkü devlet büyük bir patrondan başka bir şey değildir; ücret ve rekabet yasalarına bağlanan, onları uygulayan kocaman bir patron.

"ordudan söz edildiğinde artık demokrasiden söz etmek gerekmez."

insanların birliği, kaba kuvvetin egemenliğini tanımayan, genel hukuk kurallarına bağlanan eşit ve bağımsız ulusların özgür federasyonuyla sağlanabilir. böylece yurtlar dehalarından, özgünlüklerinden, bağımsızlıklarından, özgürlüklerinden hiçbir şey yitirmeksizin insanlığa katılmış olurlar.

salt kardeşlik çağrısıyla insanlar birbirleriyle uzlaşmazlar; ancak, içinde kendilerini unuturken benzersizliklerini de unuttukları ortak ve soylu bir eserde birleşirlerse uzlaşabilirler.

sömürgecilik, kapitalist rejimin en kötü, en acı sonuçlarından biridir.

insan için kutsal, yani irdelenmesi, tartışılması yasaklanmış hakikat yoktur; dünyada en değerli şey düşünce özgürlüğüdür; iç ya da dış hiçbir kuvvet, hiçbir iktidar, hiçbir dogma aklın sürekli araştırma çabasını sınırlayamaz.

burjuva toplumunda geçmiş şimdiye hükmeder; sosyalist toplumda ise şimdi, geçmişe hükmedecektir.