24.08.2015

bir garip şair

ülkü tamer

yirmi yıl kadar oluyor. gündüz otobüsüyle izmir'e gidiyorum. şoförün arkasındaki koltuktayım. elimde bir kitap. agatha christie'nin bir romanı. okumaya çalışıyorum. karnım aç. "artık dursak da bir şeyler yesek" diye düşünüyorum.

sonunda, bir lokantanın önünde durduk. kendimi aşağı attım. atar atmaz da, omzuma bir el yapıştı. döndüm, yaşlı bir adam.

"beyefendi, ben en arka koltukta oturuyorum. dikkat ettim, kitap okuyorsunuz. demek ki edebiyata meraklısınız. müsaade buyurun, size şiirlerimi okuyayım."

elini cebine atıp bir tomar kağıt çıkardı. koluma girdi. beni "edebiyata meraklı olmayan öteki yolcular"ın yanından uzaklaştırarak başladı şiirlerini okumaya.

hem okuyor, hem açıklamalar yapıyor:

"beyefendi, dikkat buyurun. istanbul'un iki yakası.. avrupa yakası ile asya yakası.. boğaz köprüsü'nü bu iki yakayı birleştiren bir kolyeye benzetmişim. nasıl buldunuz?"

nasıl bulduğumu söylemem olanak vermiyor ki.. geçiyor bir başka şiire.

"ataköy'e aslında atakent denmeliydi. ata'mızın adına köy değil, kent yakışır. ne dersiniz, beyefendi?"

okudu, okudu. "yolcuların otobüste yerlerini almaları rica edilinceye" kadar.. ne sözünü kesebildim ne bir lokma ekmek yiyebildim.

ondan sonra da bir daha otobüste elime kitap almadım.