17.05.2016

gençlik güzel şey

hermann hesse

dilediği kişiye gönül verebilir insan; ancak evlenmeye gelince, sonradan kendisiyle başa çıkabileceği ve temposuna ayak uydurabileceği birini seçer.

inancın yolu akıldan geçmez, aşk gibidir o da. ama günün birinde aklın her şeye yetmediğini göreceksin; o raddeye geldin de darda kaldın mı, bir destek, bir teselli gibi görünen her ne varsa onlara uzanacaksın.

kızlar bir aşıkta her şeye katlanırlar da gülünçlüğe katlanmazlar.

bazen şu ya da bu davranışta bulunur, şuraya buraya girip çıkar, şu ya da bu işi yaparız ve hepsi kolay gelir bize; bir zahmet vermez, adeta bir yükümlülük gibi duymayız hiçbirini; sanki bütün bunlar bir başka türlü de olabilirmiş gibi görünür. bazen de olup biten hiçbir şey, olduğundan bir başka türlü olamaz gibidir; hiçbirini kolay bulmaz, hepsini bir yükümlülük gibi hissederiz. her soluk alıp verişimiz, bizim dışımızdaki güçlerce belirlenmiştir ve yazgı denen şeyin ağırlığını taşır üzerinde.

yaşamımızda iyi diye nitelediğimiz ve anlatımlarında güçlük çekmediğimiz davranışlarımızın hemen hepsi "kolay" eylemler içine girer ve bizim tarafımızdan yine kolay unutulur. ama kendilerinden söz açmakta zahmet çektiğimiz öbür eylemlerimizi asla unutamayız, adeta her şeyden çok bizimdir bunlar ve yaşamımızı oluşturan günler üzerine boylu boyunca düşer gölgeleri.

aşkın sevinci bir an
acısı ömür boyu sürer

kadınlar için önemli olan, kendilerine özgü adımlar atmaktan çok, zorunlu durumlara aklı başında katlanmaktır.

on yaşındaydım. bir gün okuldan eve döndüm. yazgı denen şeyin tüm köşe bucaklarda pusuya yattığı, her an bir şey olmasının beklendiği günlerden biriydi. öyle günler ki, ruhumuzdaki bir dağınıklık, bir düzensizlik çevremize yansıyarak çarpıklık içinde gösterir onu; bir tedirginlik ve korku sıkar yüreğimizi ve bizler bunun sözde nedenlerini kendi dışımızda arar, dünyayı gereken düzenden yoksun bulur, nereye yönelsek bizi engelleyen güçlerle karşılaşırız.