12.12.2014

iklimler

andre maurois

kadınlar doğal olarak yaşamları bir devinim olan, bu devinim içinde kendilerini de alıp götüren, kendilerine bir görev veren, çok şey isteyen erkeklere bağlanırlar.

yan yana iki insan, dalgaların oynattığı iki kayık gibidir; gövdeleri çarpıştıkça inler.

erkeklerin beğenileri, yaşamlarından gelip geçmiş kadınların bulanık, birbirine karışmış imgelerini sakladığı gibi; kadınların kafası da kendilerini sevmiş olan erkeklerin birbiri ardından getirdiği tortulardan oluşmuştur çoğu zaman; bir kadının bize çektirdiği korkunç acılar, başka birinde uyandırdığımız aşkın dolaylı yıkımının nedeni olur.

bir kadının bizde uyandırabileceği düş kırıklıklarının en kötüsü, bizi rakiple düş kırıklığına uğratmasıdır.

kadınlar bedenlerini nasıl verirlerse, erkekler de ruhlarını öyle verirler: bölge bölge, en açıktan en gizliye doğru.

yaşam hepimize aşkta alçak gönüllülüğün kolay olduğunu öğretir. bazı bazı en nasipsizler beğenilir; en çekiciler başarısızlığa uğrar.

belki de insanları en çok bölen şey, kimilerinin her şeyden önce geçmişte, kimilerinin de yalnız içinde bulundukları dakikada yaşamalarıdır.

yaşamı daraltan, onu herkesle paylaşmaktır.

kendisini çok sevdiğini belli etme kocana; yoksa yanarsın.

insan, karşısındakinin tüm yaşamını durmamacasına yenilenen bir zenginlikle doldurmayı bilmiyorsa, sevilen varlığı kendimize bağlamamız için büyük bir aşk yetmez.

erkekler giysilere bakmazlar; bir kadını üzerinde taşıdıkları için sevmezler.

iki insan arasındaki bağıntının yarattığı durumların pek de çok olmadığını görmenin verdiği alaylı keder duygusu.. bu aşk güldürüsünde sırasıyla az sevilen rolüyle çok sevilen rolünü oynuyoruz. tüm söylenenler ağız değiştiriyor o zaman; ama aynı kalıyor.

uzaklık ya da ölüm, kuşku ya da ihanetten daha az zarar verir aşka.

kadınların ahlakı yoktur; yaşama biçimleri sevdikleri kişilere bağlıdır.

insan bir kadını benim onu sevdiğim gibi sevince, aşkımız onun görüntüsüne bağlanan her şeyi düşsel değerlerle, düşsel erdemlerle süsler; onunla karşılaştığımız kent, gerçekte olduğundan daha güzel göründüğü, onunla yemek yediğimiz lokanta birdenbire lokantaların en iyisi oluverdiği gibi, rakibimiz de, kendisinden nefret etsek bile, bu ışığa bir şeyler katar.

şöyle böyle giden bir aşk zordur ama yürümeyen bir aşk cehennemdir.

iki yaratığın kusursuz bir biçimde aralarına en ufak bir gölge düşmeden, birbirlerine bağlanmaları sizce olanaklı mı sevgilim?