26.03.2015

sözler

jacques prevert



ey
kaybolmuş bahçeler
unutulmuş çeşmeler
güneşli çayırlar
ey
felaketin acısı, ihtişamı, gizemi
kan ve parıltılar
ey
vurulmuş güzellik
kardeşlik

her kilometrede bir
her yıl
kıt akıllı ihtiyarlar
doğru yolu gösterirler çocuklara
kaskatı bir jestle

ne kadar çok şey icat etmiş insanoğlu
insanı mahvetmek için
ve bütün bunlar sessizce olup bittiği için
yaşadığını sanıyor insan
oysa farkı yok bir ölüden
ve çok uzun bir zamandan beri
koşuşturuyor
aile hayatına bürünmüş
hüzün verici bir dekor içinde
duvarda büyükannenin
büyükbabanın
ve kulakları kir dolu
tek dişli ferdinand amcanın portresi
insan bir mezarlıkta dolaşıyor sanki
can sıkıntısını kendisiyle birlikte gezdiriyor
ne bir şey söyleyebiliyor
ne de bir şey yapabiliyor
bir an önce buna son vermek istiyor
derken savaş başlıyor
öldürülmeye can atıyor
ve yılgınlığı geçince
öldürülenin
bir oh çekiyor
size teşekkür ederim diyor
işte kurtulmuş oldunuz benden

artık kimse bakmıyor güneşe
insanlar bu hale geldiler işte
akıllı insanlar
yere bakarak dolaşıyorlar
ceketlerine iliştirdikleri kanserli
yumrulu bir çiçekle
ve tanrıyı düşünüyorlar
boyuna düşünüyorlar
düşünmeden edemiyorlar
sevemez oldular artık sahici, gerçek çiçekleri
solmuş kurumuş çiçekleri
saman çiçeklerini ve düşünceleri seviyorlar
hatıraların pişmanlıkların çamurunda yürüyorlar
bata çıka güçlükle yürüyorlar
geçmişin bataklıklarında
zincirlerini sürüklüyorlar
uygun adım sürüyorlar ayaklarını
güçlükle yürüyorlar
ve cenaze marşını söylüyorlar bağıra bağıra
ama atmak istemiyorlar kafalarının içinde çürümüş olanı
atmak istemiyorlar bir türlü

adıyla sanıyla söylemek gerek her şeyi
köpek köpektir
ayçiçeği ayçiçeğidir
luxembourg parkında çember çeviren küçük kız
luxembourg parkında çember çeviren küçük kızdır
luxembourg bir parktır
bir çiçek bir çiçektir
ama papa nedir papa iğrenç bir ihtiyar