10.01.2014

mel'un

selim ileri

başlangıçlar güzeldir.

karşılıksız kalmaya mahkum büyük aşklar, büyük nefretlere sebep olur.

insanlar başkalarını bilmezler, sürünün insanları. düşünemezler, tartamazlar, hayalleri yoktur. sanrıları bile yoktur.

umut ile bekleyiş aynı şey değildir. umutta bekleyiş, beklenti vardır ama, her bekleyiş umutlu değildir.

sıradanlık, herkes gibi olmak ardı sıra kötülüğü getirir.

yalnızca büyük adamlar düşer. hayatta düşmek, düşebilmek için büyük adam olmak gerekir.

yalnızlığın vahşetiyle yaşayanlar zehirli hayattan korunmayı çabuk öğrenirler. savunma usulleri farklıdır: başkalarını, size yaklaşmak isteyenleri, dost yüzlü düşmanları görmezden geleceksiniz.

büyük acılar gibi büyük sevinçler de hiç beklenmedik bir anda gelir.

insanın kendi kendine, kendi kendisiyle konuşması iyidir. kimse canınızı yakamaz. kırılsanız, üzülseniz bile, bu bir sırdır. sizinle sizin aranızda kalır. kimsenin haberi olamaz. bu bir iç konuşmadır.

her devrin, her çağın kavgaları vardır.

ölümlü yaratıklar yeryüzüne acı çekmeye gelirler.

büyük alaylar büyük ıstırapların sonucudur.

ileri memleketlerde şahısların varlığı değil, kurumlaşabilmek önemlidir; aksi takdirde şahıslar bildiklerini okurlar. yani bir çeşit diktatörlük. ama biz hep şahısların peşinde sürüklendik ve birtakım diktatoryalara alkış tuttuk.

bütün perhizciler sonunda çeke çeke fıtık olurlar.

yeni bir şey öğrenmek istemeyenler boyuna imlalarını değiştirerek yeni bir şey öğrendiklerini zannederler.

toprak zalim insanoğluna sağırdır.

yağmurdan sonra
o sessizlik
kuşlar akşamı bekliyor

umudun kesildiği yer ölüme en yakın yerdir.

gençlik bir merhametsizlik çağıdır.

bu dünyada insanın insana duyacağı sevgi, insanın insana duyabileceği her türlü sevgi müthiş bir yanılsamadır, kuyruk acısı sonradan ortaya çıkacak yanılsamalar. tek hakikat bunun böyle olduğunu sezebilmektir.

dergiler edebiyatın atardamarıdır.

aşkınız karşılığında aşk uyandıramıyorsa, emek verdiğiniz halde bu aşk karşılık bulamıyorsa, bu bir talihsizliktir.

ayrılık hastalığı insanın bütün umutlarını alır götürür. asıl korkunç tarafı budur ayrılık hastalığının: her şey yaralar, önünü göremez insan, istikbalden hiçbir şey bekleyemez.

totaliter rejimlerin zaferi, kitlede erittikleri fertleri uyandırabilmiş olmalarından hayat bulur.

mazi onarılamaz.

burada hiçbir şey değişmez. üsttekiler paldır küldür aşağıya indirilirler. indirenler üste çıkarlar, yine hürriyet-adalet-müsavat adı altında acele acele emirler yağdırarak ceplerini doldururlar. değişen sadece miting alanındaki resimlerdir. lakin ne acıdır ki halk hiçbir şeyin değişmediğini bilmez, değişen portrelere bakarak alkışlar, devirlerin değiştiğini zanneder.

ne tuhaf: insan geçip giden zamanı unuttuğu gibi, büyük mezalimleri de unutuyor.

ruhum yaralansın isterim. ruhu yaralı insanlar, hakikatin acılığını hissedenlerdir.

sonsuz yalnızların, sonsuz ölülerin kimseye ihtiyacı yoktur.

acıdan başka bir şey değildir hayat.