8.10.2013

sadakat

inci aral

insanın tamamlanması ve uyum içinde yaşayabilmesi için iki kişi olması gerektiği düşü yalan.

bir evlat kaybetmek dünyanın en büyük, en onulmaz acısıdır.

itiraf diye bir şey yoktur aslında; biraz daha anlaşılır hikayeler ve uydurulmuş yeni yalanlarla kendine acıma ve acındırmanın sahte gözyaşları vardır.

ihanete kurban gitmeyenler, hele bu en yakınlarının ve sevdiklerinin çifte kavrulmuş ihanetiyse, bağış ve hoşgörü ölçütleri ne kadar yüksek olursa olsun bunun ne demek olduğunu anlayamaz, o dehşeti tahmin bile edemezler. kör edici bir ışığa sürekli bakmaya çalışmak gibi bir şey bu! ihanet asla bağışlanmaz; geçiştirilebilir belki ama iğrenç yüzü belleğe o kadar derin çizgilerle kazınır ki unutmak için ölmek gerekir.

insan tehlikeli bir hayvan gibi kafese kapatıldığında kendini önemsemenin kibirden başka bir şey olmadığını, tutkuların, hırs ve gururun boşluğunu ve beklenmedik anda nasıl yerlerde sürünebileceğini öğreniyor.

insan uzun süre tek başına yaşadığında yalnızlık hastalığına yakalanıyor. özel alanına adım atacak herkes düşman görünüyor gözüne.

aşk çözümü zor, heyecan verici bir bilmece. ama insan bir süre sonra yorgun düşüyor.

insanların evlilik diye adlandırdıkları şey yasalarla korunan sonsuza dek birlikte yaşama dayatması.

insanlar birbirlerinin bağırsaklarını deşiyorlardı. hissetme kısırlığı içinde bütün eksiklerini, kaybettikleri iyilik ve incelikleri birbirlerini çiğneyip tükürerek yerine koymaya uğraşıyorlardı. bu yüzden doyumsuzdular. her yanları yara bere doluydu. yüreklerini irinli küçük kurtçuklar sarmıştı. her daim gururla hazır duran organları kangren olmuştu. her bir hücreleri imdat çığlığı atarken birbirlerinin şahdamarına atılıyorlardı iştahla.

umut da bir dikendir yürekte kimi zaman. kendi gözleriyle karşılaşmaktan korur insanı, kandırır. "kırılacak eşya" kaygısından kurtarır.

kadınlar kendilerini aldatan adamdan çok birlikte olduğu kadından nefret ediyorlar. erkeğin ihaneti bağışlanabiliyor çoğu zaman ama o kutsala el uzatan kadın asla.

mutlu olmayı beklemiyorum. mutluluk insanı mutsuzluğa karşı savunmasız bırakan tehlikeli bir tuzak.

insanın tamamlanması ve uyum içinde yaşayabilmesi için iki kişi olması gerektiği düşü yalan. nasıl olsa bir gün üçüncü bir kişi çıkıveriyor ortaya. birtakım desteklerle ayakta duran düzeni, sözde birliği bozacak beklenmedik birisi. üçüncü kişi bir vesile, gevşemiş mili ekseninden fırlatan bir ivme. insanın yitirmeye başladığı benliğini, yeni birinin, çekici bir uyaranın yarattığı heyecanla geri kazanmaya çalışması. bıkkınlık ve hayal kırıklığını aşmak, hayatın anlamsız boşluğuna renk katabilmek için körlemesine bir uçuş denemesi.