16.11.2017

o memleket

orhan kemal


tereyağı kalıpları
ehramcıklar gravyer peynirinden
şerbet gibi tatlı zeytinyağı şişeleri
boyalı teneke kutularıyla sardalyalar
bunlar harpten evvel de masaldı
koltuklarında esmer somuncuklarıyla işten dönen
terli insanların evlerinde

ya şimdi ne oldu
örme tiftik elbiseli çocuklarına oyuncaklar alan
mesut insanlar
açlığın en korkuncunu taşıdıkları gözlerle bakıyor
bakıyorlar dükkan camekanlarına
mutfaklarda aç kalmış kedilerin uluduğu
bu patates dünyasında
süslü camekanlarla ancak
yabancılar aldatılır
çünkü tereyağıyla peynir hasreti
baba hasretinden daha kuvvetli çarpar
küçük çocuk kalplerinde

o çocuklar ki
amele mahallesinin moloz yığınlarında oynarlardı
o çocukların babaları vardı
o babalar o babalar
çocuklarına resimli kitaplar getiren
ve hasta çocuklarına gözyaşı döken babalardı
şimdi nasıl hiç acımadan öldürüyorlar
uzak
çok uzaklardaki babaların çocuklarını

büyükanneler görüyorum
karanlık pencereli harap konaklar gibi bakan
büyükanneler
tahta göğüslerine basıp torunlarını
nasıl sarsıla sarsıla ağlıyorlar
ve her gün siyaset konuşan şu kadar şu kadar çocuklar
nasıl bakıyorlar ufuklara büyümüş gözlerle nasıl
o çocuklar ki
"yarınki dünyayı fethe gidecek olan
pulsuz balıklar"dır
aylardır alıştılar
babasız, ekmeksiz ve patatessiz evlerin
yalnızlığına
sokak kapılarını ancak polis çalar
bir yabancı radyoyu dinleyen
erkeksiz ev halkından birini karakola götürmek için
yahut da
yakın çikolata fabrikasında
uçak kanadı yapmak için çalıştırılan
bir harp esiri
sakalından ter damlaya damlaya gelir
korka korka indirir bodrum katına
mavi gözlü çocukların
tombul beyaz annelerini

bu çocukların babaları yarın
tiyatro ve operaların
hain
katil
ve alçak tipleri olacaklar
yazık
düşünemiyorlar bile bunu
çünkü ölüm
bir anlık düşünceden de yakın onlara