4.02.2013

miras

sybille bedford

politika denen şey, komplocuların oyuncağıdır.

erkekler o kadar da fena değil. onlarla konuşmak zorunda kalmadığın sürece tabi.

kendi başına kalan insana, hiçbir şey bilinebilir değildir. kendini tek başına sanan insanlarda, zihin kendi aldatmacalarını yaratır. kendileriyle ilgili olmayan soruları hiç sormamış olan ruhlar yalnızdırlar. gerçeğin yakınına bile gelemeyenler, görmemekte ısrar edenler için bir bağlantı, bilinebilir bir gerçeklik vardır: merhamet.

hatalar ancak ilgili tüm tarafların özgür iradeleriyle düzeltilebilir. yaradılış, satranç tahtası değildir.

felden skandalı'nın en dikkate değer tarafı, ortaya çıkmasına neden olduğu duyguların akıl almaz derecede kötü niyetli olmalarıydı. halka mal olmuş skandallar -yani durmuş oturmuşluğun bir dereceye kadar sağlandığı ve birçok kişinin sosyal yapıya kafa tutmayı arzuladığı; ama ancak bir avuç insanın bu yapıya yumruğu indirmeye hazır olduğu dönemlerde yaşanan skandallar- belli bir şablonu izlerler. herhangi bir şey -bir kötü davranma, bir suç, asla bağışlanamayacak kadar büyük bir haksızlık- ya haber sızdırılarak ya da kasten haber yaydırılarak halka duyurulur ve ateş bacayı sarar. bu duruma izin verdiği, neden olduğu ya da örtbas etmeye kalktığı varsayılan devlet rejimi tüm gücüyle kendisine yüklenmeye çalışılanları yadsımaya ve ortaya çıkartılan gerçekleri açıklamaya çalışır. eğer bu gerçekler sıradan yurttaşın yerleşik düzen içinde kendisini yönetenlerden beklediklerine çok ters gelen şeylerse -yani usulsüzlüğün daniskası ya da çok ahlakdışı ya da büyük sansasyon yaratacak kapasitede şeylerse- ya da böyleymiş gibi gösteriliyorlarsa veya eğer yurttaş haddinden fazla yoksul ya da çaresiz durumda ya da gerizekalı ise halka mal olan bu skandallar gerçekten de halkın arasında hızla yayılır ve büyür. burada da neden ve güdü başrolde olacaktır; ama bu nedenler de her zaman olduğu gibi hemen birbirine karıştırılacaktır. suçlayanların bir bölümü siyasi hiziplerce, bazıları ilke bahanesiyle yüreklendirilecekler; kimileri de bu davranışlarını erdemli olmalarına bağlayacak ya da kendilerinin ve dostlarının çıkarları açısından görecekler; çoğu da bütün bunların hepsini birden düşüneceklerdir biraz ve hemen herkes aslında şu ünlü, karmaşık parçalardan oluşan varlığı -yani bir insanın kamusal görevim dediği kavramı- düşündüğünü sanacaktır. görev başında olanları da, hiziplerine ya da birbirlerine olan bağlılıkları ile kariyerlerinin ülkelerine ve kendilerine yararlılığı duygusu yönlendirecektir. bütün bunların içinde bir ölçü dürüstlük, bir ölçü gerçek payı ve bir ölçüden fazla da iyi niyet olacaktır kuşkusuz; ama ölçüler ve ölçüler dolusu tam tersi şeylerin de olacağı bir gerçektir. bu küçük kıyamet ve karışıklık sona erdikten, kelleler uçurulduktan, görevliler ve gazeteler bol bol mürekkep harcadıktan, sesler öfkeyle ya da sözde öfkeyle yükseltildikten, birçok kişi kendini dürüst ve erdemli hissedip birkaç kişinin de korkudan ödü patlatıldıktan, bu deney-davanın karara bağlandığı komisyon raporu yollandıktan, olaya taraf olanların tümü ileriye gidebilecekleri kadar gidip zaman tükendikten sonra, büyük olasılıkla adalet biraz yerine getirilecek ve gerçek suçlular cezalarını çekeceklerdir: şu suçsuz kişi görevine iade edilecek ve onu suçlayanlar görevlerinden alınacak; bu uygulama ve onu son kullanmış olan ilçe gözden düşecek; ama o ilçenin ilçe kurulu -ve de bazı başka kişiler- kendilerinin ilk olmadıklarını bileceklerdir. temize çıkartılan suçsuz kişi pisliğe bulaştırılmıştır bir kere. zaten o kişinin suçsuzluğunu bir baş ağrısı olarak gören bazıları da vardır. bazılarıysa hiç inanmamışlardır zaten buna. kimileri de, kamu önünde konuşmalarının artık hiçbir önem taşımayacağı günlerin yakın olduğuna inanarak, özel toplantılarda orada olmayanlar adına konuşurlar. peki ya bu suçu işledikleri söylenenlere karşı en gürültücü ve yaptıkları işten en mutlu olanlar arasında, işlenen suçu önemseyen kaç kişi vardır? bir hesaplaşma yapılmıştır; bunun bir faizi olacaktır ve bütün bu olanların sonunda, o ülke biraz daha çamurlanmıştır, işte o kadar.