2.12.2012

samuraylar

julia kristeva

bazı hakaretler ve aşağılamalar insanın kendisi için doğru olan yeri bulmasını sağlar.

ne olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğimiz şeye karşı duyduğumuz hayranlık: inanç işlevi gören coşkuların dayanağı budur.

kabukların altında, hassas deriler vardır.

budala biri kendini bir şey sanmazsa etkileyici olabilir ve kendini sevdirebilir. ama budala birinin küstahlığı çekilmez.

akıl sağlığı mesafeden destek alır. yetenek ondan beslenir.

acının aydınlık yüzüne coşku denir.

çapkınlar, hovardalar zevk ve hoşgörü insanlarıydı: ölçülü bir seks insanları yumuşatır ve onların kan dökmelerini engeller. sade giyotine isyan etmişti; bu uygulama çok barbarca geliyordu ona.

izlendiğini bilmeyen bir okuyucu kadar kendini belli eden kimse yoktur. yüzü bize mastürbasyonunu gösterir.

siyasette, seyahatte ve rüyalarda önemli olan sadece ayrıntılardır.

resim pazarının niçin bu kadar canlandığını biliyor musunuz? çok basit, insanların hayal kuracak kadar vakitleri yok; bu nedenle hayal satın alıyorlar. "televizyon var" diyeceksiniz. tamam ama televizyon su gibidir; resimler geçip gider ve kimsenin onları videoda yeniden seyredecek kadar zamanı yoktur. buna karşılık resim sabitler. resim hayal kurar ve sabitler.

herkes öteki için bir uzaylıdır.

gülme saygısız bir incelik: erotizmin ayaklarında titreyerek can çekişen din.

ölçüsüz biçimde kendini sevme olan hayal gücünden birçok dağ doğar.

insan kendisi için bir yabancı olmadığında nedir? bilge mi? kesinliği yoktur bunun. daha çok bir hasta, ölü gibi bir şey.

aynı zamanda iki erkeği birden sevmek mümkün değildir.

kadınlar mahrumiyeti severler, hepsi mazoşisttir; kadınlar çöl özlemi içindedirler.

zirvede cesaret ve emek dağılır, yaldızlı bir toza bular sizi.

paris hiç kimsenin ağlamadığı ilginç bir şehirdir.

tutkular yaş ilerledikçe azalmaz, daha açık seçik hale gelirler. acımasız olurlar. bütün geçmişi alıp götürürler. ama aynı zamanda atlatılabilmeleri de mümkündür; yönlendirebilirsiniz onları.

görkemli gizem şarkıdır; acılı gizem daha çok şiirdir.

insan çok yoksul olmalıdır; öyle ki kendisi tanrının ulaşabileceği bir yer olmamalıdır ve tanrı da olmamalıdır kendisinde. insan kendi içinde mekan barındırdıkça farklılığı da korur. işte ben bu nedenle tanrıya dua ediyorum; beni tanrıdan bağışık tutması için.

saldırganlık en az sorumluluk taşıyan, ölüme karşı duvara dayanılır gibi yürüyen bir yaşam biçimi değil midir?

erteleme olayların gerçek değerini azaltır ve sözlere müzik katar. eksik bir bedeni bir dil enstrümanına dönüştüren inceliğe sahip olmak koşuluyla. gizemli ama olur. ve erteleme insanları üslupçu yapar.

gebelik kendinden geçmenin yaygın biçimidir. en mutlak suç ortaklığıdır gebelik.

sanat her şeyden önce ışık oyunlarını yakalamaktır.

küstahlık, artık mitleri olmayan insanların mitidir.

sonsuzluk ve nokta arasında aşıkların zamanı. fragmanlar halinde yazılması gerekirdi bunun. özdeyiş yoğunlaşmış mantıkçıların retoriği değildir. özdeyişin hiçbir şeyi unutmayan ama kaybedecek zamanı da olmayan tutkunun dili olması gerekir.

kutsal, eylem halindeki bir mittir.

faulkner haklı: bize kalan tek sığınak acıyla karışık sefalet sözleridir.

arzularının peşinden git; yapılabilecek tek şey budur; arzularının peşinden git, her zaman.