1.10.2012

güneş ülkesi

tommaso campanella

güneş ülkeliler et, tereyağ, bal, peynir, çok çeşitli yeşillikler ve sebzelerle besleniyor. baştan beri hayvanların öldürülmesine karşılarmış, bunu zalimlik olarak görüyorlarmış; hatta daha sonradan bitkileri yok etmenin de aynı derecede zalimlik olduğunu, onların da bir canı olduğunu düşünmüşler. ama açlıktan öleceklerini anlayınca, aşağı seviyedeki varlıkların yüksek seviyedeki varlıklar için yaratıldığına karar vermişler, o gün bu gündür et de yiyorlar, sebze de.

güneş ülkesi'nde görev bölümü yapıldığından meslekler, emekler ve işler paylaşıldığından, insanlar günde 4 saatten fazla çalışmıyor. kalan zamanlarını güle oynaya öğrenmeye veriyorlar, tartışıyorlar, okuyorlar, anlatıyorlar, yazıyorlar, yürüyüş yapıyorlar, zihin jimnastiği yapıyorlar, beden eğitimi yapıyorlar, üstelik neşe içinde. oturarak oynanan oyunlara izin verilmiyor; ne aşık kemiğine, ne zara, ne satranca ne de bu tür bir oyuna. top oynuyorlar, balon oynuyorlar, çember çeviriyorlar, güreşiyorlar, cirit atıyorlar, ok fırlatıyorlar, tüfek atıyorlar. kahredici yoksulluk altında ezilen insanların kötü huylar edineceklerini, kurnaz, asık suratlı, hırsız, sinsi, serseri, yalancı olacaklarını ve güvenilmez tanıklıklarda bulunacaklarını söylüyorlar. zenginliğin ise onları terbiyesiz, kibirli, cahil, hain, bilgisizliğine rağmen ukala, hilekar, övüngen, sevgi yoksunu, iftiracı kimselere dönüştüreceğine inanıyorlar. onların ülkesinde zengin-yoksul hepsi beraber bir ortaklık kurmuştur. hepsi zengin; çünkü her şeye sahipler, hepsi yoksul; çünkü hiçbir şeye sahip değiller. sonuçta malın mülkün kölesi değiller; aksine malı mülkü kendilerine köle kılmışlar.

güneş ülkeliler dünyada büyük bir bozuluşun yaşandığını açık seçik itiraf ediyorlar; insanların gerçek anlamda üstün yasalarla yönetilmediğini, iyilerin işkence çekerken, hakaret işitirken kötülerin saltanat sürdüğünü söylüyorlar; oysa onlara göre, kötülerin mutlu yaşamı aslında mutsuz bir yaşamdır. çünkü bu yaşamda kişinin kendisini yok etmesi söz konusu, yok olanı da varmış gibi gösterme, yani gerçeklikte var olmayan kralları, bilgeleri, güçlüleri, kutsalları var gibi gösterme. buradan hareketle, ilineksel bir nedenden ötürü insan yaşamında büyük bir kargaşanın ortaya çıkmış olduğu sonucuna varıyorlar.

onlara göre bütün varlıklar varlığa katıldıkları kadar güç, bilgelik ve sevgi'den oluşur ve yokluğa katıldıkları kadar da güçsüzlük, bilgisizlik ve sevgisizlikten.

atalarının işlediği günahların çocuklarının hanesine suç olarak değil de, ceza olarak yazılacağını düşünüyorlar. ama çocukların işlediği günahların babalarının hanesine suç olarak yazılacağına inanıyorlar.

güneş ülkeliler insanın özgür iradesi olduğuna kesinlikle inanıyorlar ve diyorlar ki, içlerinden büyük bir filozof düşmanları tarafından kırk saat işkenceye maruz bırakılsa bile, sorgulandığı herhangi bir konuda ağzından tek laf çıkmayacaktır; bir kere söylememeye karar vermişse bitmiştir.