2.04.2012

ilk ışık

peter ackroyd

bedenlerimiz ölmüş yıldızların fosilleşmiş kalıntılarından oluşmuştur. dünyanın oluşmasından milyonlarca yıl önce artık varlıklarını yitirmiş olan yıldızların. onların ışıklarını içimizde taşıyoruz. bunun için her şey geriye gidiyor. her şey desenin bir parçası. kökenimizi içimizde taşıyoruz; geriye dönünceye kadar hiç rahatlayamayacağız.

oscar wilde: yaratılış siz doğduğunuzda başladı. öldüğünüz gün sona erecek.

bazı şeyler değişir; fakat önemli şeyler aynı kalır.

bilim, kurgu gibi bir şeydir. hikayeler uydururuz, anlatılar karalarız, olayların altında birtakım kalıplar bulmaya çalışırız. bizler her şeyle ilgilenen gözlemcilerizdir. hikayenin sürmesi hoşumuza gider, ilerlemeyi severiz, ilerleme kaydetmek isteriz. bunlar karanlıkta anlatılmış hikayeler olsa bile.

deli, öteki insanların korkularının şeklini alır.

ancak bir profesyonel, gülünç duruma düşmekten korkmaz.

matematik, dil gibidir. nereden geldiğini kimse bilmiyor. nasıl işlediğini gerçekten kimse bilmiyor. daha çok at ve balık. simgeler içine kapatılmış atlar ve balıklar.

her zaman kıyıda terk edilmiş biri vardır.

bazen tedavi hastalıktan daha kötüdür.

değişim zamanı bu, ölümün önceden haber verdiği garip zaman. dev höyüğe, taştaki dehşete ve altımızdaki karanlık dünyaya dikmişiz gözlerimizi. umutsuzluğumuz bir taş gibi. ağlayarak bir yandan öbürüne dönüyoruz. zaman. bir başka zaman. bir başka şafak. büyük güneş. yükselen kızıl güneş. aleve buzla dokunan, tepeleri mora çeviren. tarlaların üzerine taşın gölgeleri, hayvanların gölgeleri, bedenlerimizin ince gölgeleri düşüyor. güneş doğdukça ve bu vadiyi ışığa boğdukça. burası, bizim evimiz. bir başkası yok.