6.04.2012

amat

ihsan oktay anar

öyle bir kadın olsun ki, iri ela gözleri bir ceylanınki kadar masum ve bir o kadar da ürkek olsun; ölüm onları kapatsa bile kendisine aşık bir zavallıya sevgiyle baksın. saçları, gökyüzünden denize dökülen ay ışığı gibi esrarengiz, gece kadar da siyah olsun. kiraz gibi dolgun ve biçimli dudaklarında öyle bir tebessüm olsun ki, zavallı aşığının kalbi ısınsın. aydınlık yüzündeki o hilal gibi kaşları, karanlık bir gecedeki çifte hilal kadar mucizevi görünsün. sanki ak mermerden yapılmış gibi, bir kuğununki kadar uzun ve zarif bir boynu, bir meleğinki gibi nurlu yüzü, hokka gibi bir burnu, yanağında ise görenin yüreğini dağlayan masum bir gamzesi olsun. hepsinden önemlisi, sevgiyle baksın! baksın ki, zavallı aşığının gönlünde kalan yegane koru, ebediyete kadar sıcak tutsun.

yiğit adam tez ölür; çünkü hayatı rizikodur.

"ağam! en iyi sen bilirsin. ben bugüne kadar alt tarafı bir can aldım. yüzlerce kişiyi öldürmek nasıl bir şey?" "ilk kez öldürdüğünde bir değil, sanki bin kişiyi öldürmüş gibi olursun. yeni doğmuş ve annesi tarafından emzirilen o bebeği öldürmüşsündür. babasının başını okşadığı o çocuğu da, bir genç kıza aşkını ilan eden o delikanlıyı da, zavallı bir kadının kocasını da, savaşa giderken ailesi tarafından uğurlanan o masumu da.. bütün bu kişileri öldürmüş olursun. ikinci kez birini öldürdüğünde alt tarafı bir tek kişi öldürmüşsündür. üçüncü kez ise, kimseyi öldürmüş sayılmazsın."

ateşli silahlar bir şövalyeyi ölü yapabilir; ama bir korkağı cesur yapmaz.

başka yeteneği olmadığından, şövalye bir kahraman olmayı hep istemişti.

ben insan vururum. bir kuşa nişan almışlığım bile yoktur. ancak vicdansızlar kurda kuşa ateş ederler.

adlar da ölüler kadar ağırdır.

dünya, binde bir de olsa yanılma payı bırakanlara aittir bana kalırsa.

ibni parmen adındaki filozof fisagorcular denilen cemaati terk etmiş; fakat onların ilginç bir fikrini reddetmemişti. fisagorculara göre zamanın sonsuz olmasının yegane yolu onun döngüsel olmasıydı. risalede bu bahsi izah etmek için şöyle bir örnek verilmişti: söz gelimi amr, belli bir tarihte doğup zamanla büyüdüğü vakit zeyd ile arkadaş olduktan sonra, arkadaşına ihanet ederek onun tarafından öldürüldüğünde, zaman döngüsel olduğu için tekrar doğacak, yine zeyd ile karşılaşacak, yine ona ihanet edecek ve yine öldürülüp yine doğacaktı. bu döngü sonsuza kadar sürecekti. işte, zaman döngüsel olduğu için sadece geçmişi değil, geleceği hatırlamak da mümkündü. kısacası hatırlama ile kehanet aynı şeydi. öte yandan, filozof aristatalis gözler nasıl ki ışığı ve kulaklar da sesi algılıyorsa, hafızanın da zamanı algıladığını ileri sürmüştü. müridinin yazdıklarına bakılırsa, ibni parmen de hafızanın, tıpkı göz ve kulak gibi bir duyu organı olduğunu söyler görünüyordu. bununla birlikte hafıza geçmişi ve geleceği de algılamaktaydı.

sadece dert ehli olanlar unutmak için içer.

şarap içen biri asla yalan söyleyemez. sadece unutur, o kadar! dertlerini, sıkıntılarını, üzüntülerini, hepsini unutur.