17.11.2011

terapi

irvin yalom

erkekler ve kadınlar -hem hiç de çaresiz ve yoksul olmayan, başarılı, sağlıklı, iyi giyimli, yürürken ışıltılar saçan insanlar- en derinlerinde çalkantılar yaşarlar. 

iyi bir hastayla yürütülen iyi bir terapi, temelde gerçeği arayan bir girişimdir. 

özgürlük, insanın kendi seçimlerinden, eylemlerinden, kendi yaşam durumundan sorumlu olduğu anlamına gelir. bizler belirgin bir yapı arayan yaratıklarız ve altımızda hiçbir şeyin, hiçbir temelin bulunmadığını ima eden bir özgürlük kavramı bizi ürkütür.

terapideki ilk can alıcı adım, hastanın kendi olumsuz yaşam durumunun sorumluluğunu üstlenmesidir. insan, sorunlarına kendisinin dışındaki bir gücün ya da aracının neden olduğuna inandığı sürece terapinin bir etkisi olamaz.

hipnoz aptal ya da zayıf iradeli insanlarda sonuç verir.

bir aşk saplantısı, iyisiyle kötüsüyle yeni deneyimleri engelleyerek yaşamın gerçekliğini emip tüketir.

bizler anlam arayan yaratıklarız. anlam, anlamlı etkinlikler sonucunda oluşur. ilişki, anlama ilişkin sorulara mantıklı bir yanıt getirmez ama onları önemsiz kılar.

yaşamın büyük paradokslarından biri de insanın benlik bilincinin kaygıya yol açmasıdır. birleşme, bu bilinci bertaraf ederek kaygıyı kökünden söküp atar. aşık olan ve mutlu bir birleşme durumu yaşayan bir insan kendi benliğini düşünmez; çünkü sorgulayan yalnız 'ben' ve ona eşlik eden yalnızlık kaygısı, 'biz' duygusu içinde eriyip gider. böylece insan kaygıdan kurtulur ama kendisini de yitirir.

hayatını tehdit eden bir şeyle tam şu anda yüzleşmek, bir iki yıl önce olup bitmiş bir şeyle yüzleşmekten çok daha güçtür.

tek kişide odaklanan güçlü sevgiden sakının; bu, insanların bazen sandığı gibi aşkın saflığının kanıtı değildir. böyle her şeyi dışarıda bırakarak bir kapsüle hapsedilmiş -kendi kendisiyle beslenen, başkalarını umursamayan ve onlara bir şey vermeyen- bir aşk, kendi üzerine çökmeye mahkumdur.

içlerinde boşluk hisseden insanlar hiçbir zaman bir başka eksik insanla birleşerek iyileşemezler.

genellikle bir savunmayı, çözümden daha fazla sorun yaratmadığı ve yerine önerilecek daha iyi bir şey bulunmadığı sürece baltalamamakta yarar vardır.

tam bilinçlenişin kaçınılmaz sonucu olan kritik nokta; insanın dipsiz bir uçurumun önünde durup yaşamın acımasız varoluşsal gerçekleriyle -ölüm, yalnızlık, temelsizlik ve anlamsızlıkla- nasıl yüzleşeceğine karar verdiği zamandır. tabii ki çözüm yoktur. insanın yalnızca belli tavırlar arasında seçimleri vardır: "kararlı" ya da "ilgili" olmak; ya cesurca meydan okumak, ya metanetle kabul etmek ya da akılcılıktan vazgeçip hayranlık, korku ve gizem içinde ilahi bir kudrete güvenmek.

unutma, bütün işi sen yapamazsın. hastanın, yapılması gerekenin farkına varmasına yardım etmekle yetin ve sonra onun kendi değişme ve gelişme arzusuna güven.