6.10.2011

ölü erkek kuşlar

inci aral

zaman tozdur, kirdir, nemdir, eskimişliktir, yenilgidir. ne kadar uğraşırsak uğraşalım koruyamayız kendimizi ve nesneleri ondan. boşuna o toz bezleri, fırçalar, paspaslar, cilalar, saç boyaları, kozmetikler.

on beş gündür bu evde yalnızım. birkaç gündür beni ararsın umuduyla bekliyorum. nedense senin de beni özleyeceğini düşündüm bu süre içinde. oysa sen tek başına yaşama ve acı çekme seçimini o denli ileri götürdün ki, kuşkusuz ne bana ne de herhangi birine ayıracak hiç zamanın yok artık. peki ama nedir senin bu büyük acın? niye alışılmış hiçbir şey sana göre değil? dünyayla, sevdiklerinle arana neden aşılmaz engeller koyuyorsun? aşk bile, sevda bile iki insanın birlikte olabilmelerinin olanaksızlığı üzerine kurulmalıdır öyle mi?

ev kadınlığının zeka geriliğine neden olduğunu biliyor musun?

"ciddi misin?" derinliği yokmuş gibi görünen bu sıradan soru, şablonlarla konuşan şablonsu birtakım insanların arasına kattı nazlı'yı onur'un gözünde birden. bu insanlar her şeyi olabildiğince yüzeyden kavramaktaydılar. "ciddi misin? ciddi olamazsın! fark eder mi? fark etmez"lerle acılarını, yoksunluklarını gizlemeye uğraşıyorlar, acıyı bile gülünç bulmaya, önemsememeye, en azından başkalarına karşı önemsemez görünmeye çalışırlarken daha çok yakıyorlardı kendi canlarını.

kadın ve erkek aynı evde yaşayan iki pansiyonerdir.

sevmek, lokmanızı çiğnemeyi unutarak masa başında kalakalmaktır. sevmek sonradan, usulca okşamaktır bir elin değdiği yerini saçlarınızın. belki de sevmek bir gün hiç yoktan altüst edilip tavuklu pilav kurusu pişirmektir. sevmek telefon zillerini duymamak, bastığı yeri bilmemektir.

aşk teslim olmaktır. onu istiyorsanız o olmaktır.

erkekler zayıftır. bencil, korkak ve ikiyüzlüdürler. zavallılar kendi erkekliklerini taşımakta nasıl da zorlanırlar. bu arada içten içe sezerler kadınlardan hiçbir biçimde üstün olmadıklarını ve korkularını bastırmak, gizlemek için kabalaşırlar. sevgisizlik onları hainleştirir.

kadınlar tekelcidir.

cinsel ilişkinin ancak sevgi söz konusu olduğunda güzel olabileceği saplantısını ne zamandır taşıyorum beynimde? sevgisiz birleşmenin bayağı, sıradan, tamamlanmamış bir eylem olduğunu nereden öğrendim? aşkın iki insanın sevişebilmelerinin önkoşulu olduğuna, kesinlikle böyle olduğuna ne zaman karar verdim? niye aşık olmadığım biriyle de pekala güzel olabileceğine inanamıyorum? yaşamın bu en doğal güdüsü neden ille de şiirle, yüce duygular, eşsiz sevgi sözcükleri, yeminler, yakarışlarla sarmalanmış, süslenmiş olmalı? bu iş insanlık dışı, bağışlanmaz bir suç mu ki yenilgiyi haklı çıkaracak erdemler gerektiriyor?

hiçbir erkek, kadınların sandığı kadar dayanıklı ve güçlü değildir.