11.05.2011

nergis

paulo coelho


bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı simyacı. kapağı yoktu kitabın; ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: oscar wilde idi yazar. kitabın sayfalarını karıştırırken, narcissos'u anlatan bir öyküye rastladı.

narcissos'un, kendi güzelliğini her gün bir gölün sularında seyretmeye giden bu yakışıklı delikanlının efsanesini biliyordu simyacı. bu delikanlı kendi görüntüsüne öylesine vurgunmuş ki, günün birinde göle düşüp boğulmuş. onun göle düşüp boğulduğu yerde de bir çiçek açmış, bu çiçeğe nergis adı verilmiş.

ama kendi yazdığı öyküyü böyle bitirmiyordu oscar wilde.

tatlı su gölünün kıyısına gelen orman tanrıçaları oreas'ların onu bir acı gözyaşı kavanozuna dönüşmüş olarak bulduklarını yazıyordu oscar wilde.

- neden ağlıyorsun? diye sormuş oreas'lar.

- narcissos için ağlıyorum, diye yanıtlamış göl.

- ne var bunda şaşılacak, demiş bunun üzerine orman tanrıçaları. bizler ormanlarda boşu boşuna onun peşinde dolaşır dururduk; ama onun güzelliğini yalnızca sen görebilirdin yakından.

- narcissos yakışıklı bir genç miydi? diye sormuş göl.

- bunu senden daha iyi kim bilebilir ki? diye kaşrılık vermiş iyice şaşıran oreas'lar. her gün senin kıyılarına gelip sularına bakıyordu.

göl bir süre sessiz kalmış. sonra şöyle konuşmuş:

- narcissos için ağlıyorum; ama onun yakışıklı olduğunu hiç fark etmemiştim ben. narcissos için ağlıyorum; çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerinin derinliklerinde kendi güzelliğimin yansımasını görebiliyordum.