27.03.2011

kitapçıl

güven turan

kitapçıl.. nasıl etçiller etle beslenirse, otçullar otla beslenirse, kitapçıllar da kitapla beslenirler. kitapdelileri (biblioman), kitapçıllardan farklıdır; hatta ve hatta kitapoburlardan da farklıdır. kitapseverlerdir (bibliophile) gene de hepsi.

kitapçıllar için kitap, okunmak için vardır. bir kitapçıl, kitaplarını paylaşmaktan, eşine dostuna gönül rahatlığıyla kitap vermekten gocunmaz; kitabını geri alamadığı zaman yüreği burulur biraz ama çok da durmaz üstünde, gider bir tane daha alır. bir kitapçıl için kitap birinci baskıymış, imzalıymış, cep kitabıymış; hatta fotokopi ile çoğaltılmışmış, hiç mi hiç fark etmez.

kitapçıllar, olanakları varsa, kendi adlarını taşıyan kütüphaneler; hatta yayınevleri kurarlar. olmadı, kitaplarını kütüphanelere bağışlarlar. rönesansı bir kitapçıla borçlu olduğumuz önermesi hiç de abartılı değildir; cosimo de medici'den başlayarak tüm medici ailesi'nin yaptıklarını düşünürsek. medici ailesi, bankerlikten ve ticaretten kazandıkları parayı kitaplara dökmekten çekinmedikleri gibi, okumayı, ellerindeki kitapları çoğaltmayı, kütüphaneler kurup tüm kitapçıllara açmayı da savsaklamamışlardır.

medici ailesi'nin merkezi floransa olmakla birlikte tüm italya'da etkili olan dönemleri 14'üncü yüzyıl sonundan başlayarak tüm 15'inci yüzyılı kapsar. bu dönemde kitapçılların ana hedefi, unutulmuş ya da elde bölük pörçük kalmış eski yunan ve latin klasiklerinin doğru nüshalarını ele geçirip okumak olmuştur. bunun için adamlar göndermiş, tüm avrupa'yı ve ortadoğu'yu didik didik aramışlar, bir kitabın peşinde maceradan maceraya koşmuşlardır.

bu kitap avcılarının en önemlisi belki de 1380 yılında floransa yakınlarındaki terranova'da doğmuş olan poggio bracciolini'dir. bir süre kitap kopyalama (o zamanlar gutenberg daha olağanüstü keşfini yapmamıştı), papalık kurumunda mektupçuluk gibi işlerde çalıştıktan sonra klasik elyazmaları avına çıkmıştır. poggio'da macera çok ama birini aktaralım:

1416 yılının yazında, toskanalı iki arkadaşıyla konstanz'ın yakınlarındaki st. gall manastırı'na gelir. burası 7'nci yüzyılda irlandalı keşişler tarafından kurulmuş bir benedikten manastırıdır (bu arada poggio'nun papaz olduğunu; buna rağmen, evlilik dışı 12 oğlu, 2 de kızı bulunduğunu belirtelim) ve keten bezi üretimiyle ünlüdür. poggio, keten alımı falan gibi tümüyle aldatıcı konulardan girip kütüphaneyi görmek istediğini söyler. izni alır ve kendi ifadesiyle "bir kulenin dibindeki son derece pis ve göz gözü görmez bir zindan" olan kütüphanede araştırmalarına girişir. ve floransalıların yıllardır aramakta oldukları quintilian'ın "bir orator'un eğitimi" adlı metninin tamamını bulur. kitabı alıp odasına çekilir ve 32 günde bütün yazmayı temize çeker ve bir mektubun eşliğinde floransa'ya gönderir; sonra da yeni kitapların ardına düşer. mektubunda şöyle der:

"gerçekten de inanıyorum ki, biz gelip kurtarmasaydık şu quintilian denen adam hızla yok olacaktı; çünkü bu muhteşem, seçkin, zarif, zeki kentli kişi daha fazla dayanamazdı zindancıların vahşetine, içinde bulduğum yerin inanılmaz pisliğine daha fazla dayanamazdı. sahiden acıklı bir görüntüsü vardı: mahkum edilmiş bir mücrim gibi, üstü başı lime lime, saç sakal birbirine karışmış, ifadesiyle, giyimiyle cezasına karşı çıkıyordu. sanki ellerini uzatıyor, romalıları çağırıyor, hak etmediği bu kaderden kendisini kurtarmalarını bekliyordu."

kitap floransa'ya erişince ne olur? bir zenginin kitaplığına mı girer? hiç de değil! isteğe göre, hemen yazıcılar bulunur ve kitap çoğaltılır; düşünürlere, araştırmacılara, üniversite kütüphanelerine gönderilir. işte kitapçıllık budur!

sözü bir başka kitapçılın, erasmus'un, şaşmaz bir kitapçıl tanımı da olan sözleriyle bağlayalım: "elime para geçti mi hemen kitap alırım. ancak artarsa yiyecek ya da zorunlu gereksinimler için harcarım paramı."