23.01.2011

yönetim biçimleri

machiavelli

yeni fethedilen bir devletin elde tutulmasındaki güçlükler göz önünde bulundurulursa, büyük iskender'in kısa bir süre içinde asya'ya egemen olması ve burayı ele geçirir geçirmez ölümünden sonra bütün bu ülkenin ayaklanması akla yakın görünürken, haleflerinin buraları nasıl tutabildikleri ve onların kendi ihtirasları yüzünden aralarında çıkan güçlüklerden başka güçlüklerle karşılaşmamış olmaları şaşırtıcı gelebilir. şöyle cevaplayabilirim bunu: hatırlayabildiğimiz bütün devletler iki farklı biçimde yönetilmişlerdir: ya başta mutlakıyetçi bir hükümdar vardır, yönetime yardımcı olan bakanlar onun kulları gibidirler, hükümdarların izni ve isteği ile bu görevlere gelmişlerdir; ya da devletin başında bir hükümdar ve yönetimi paylaşan baronlar vardır; bu baronlar bakanlık görevlerini hükümdarın izni ve isteği ile değil, soylu olmalarının bir gereği olarak yürütürler. bu baronların kendi özel devletleri ve onları senyör olarak kabul eden uyrukları vardır.

bir hükümdar ve onun kulları tarafından yönetilen devletlerde hükümdarın yetkileri çok büyüktür. ülkenin her yerinde ondan başka bir egemenlik sahibi görülmez. bakan ya da memur sıfatı ile başkaları bu egemenliği kullansa bile halkın onlara karşı özel bir bağlılığı yoktur.

bu iki çeşit yönetimin günümüzdeki örnekleri türk padişahı ile fransa kralında görülür. türk hükümdarlığı tek bir padişah tarafından yönetilir. diğerleri kapıkullarıdır. padişah ülkesini sancaklara ayırmış ve oralara valiler tayin etmiştir. padişah valileri istediği zaman istediği biçimde değiştirebilir. fransa kralı ise kalabalık bir soylular sınıfı ile kuşatılmıştır. bu soyluların kendilerine bağlı uyrukları ve ayrıcalıklı durumları vardır. kral onların bu ayrıcalıklarını -kendini tehlikeye atmadan- ellerinden alamaz.

bu iki çeşit yönetim biçimi incelenirse, türk hükümdarlığının ele geçirilmesinin çok güç; fakat bir kez ele geçirilirse onu elde tutmanın ise çok kolay olduğu görülür. buna karşılık, fransa krallığı'nı ele geçirmek kolay; fakat onu elde tutmak çok güçtür. 

türk hükümdarlığını ele geçirmekteki güçlük şuradan doğar: saldırmak isteyen devleti bu ülkeden çağıracak beyler olmadığı gibi, halkın ayaklanması da umut edilemez. çünkü, herkes padişahın kulu olduğu için onları baştan çıkarmak güçtür. baştan çıkartılsalar bile bu fazla bir işe yaramaz. çünkü, söylediğimiz nedenlerden dolayı halk onlarla birlikte hareket etmez. osmanlı devletine kim saldırırsa onu birlik içinde bulacağını hesaplaması gerekir. bu nedenle, umudunu başkalarının iç karışıklığından çok kendi öz kuvvetlerine bağlamalıdır. fakat, bir kez yenik düşüp ordusu bozguna uğrayacak olursa, hükümdar soyundan gelenlerin dışında kimseden korkmaya gerek kalmaz. onlar da yok edilirse, diğerlerinin halk katında saygınlıkları olmadığı için artık çekinecek hiç kimse kalmaz. zaferden önce onlardan bir şey umulmaması gerektiği gibi, zaferden sonra da onlardan korkulması için neden yoktur.

ülkeler bir hükümdarın emri altında yaşamaya alışmışlarsa ve hükümdarın soyundan kimse kalmamışsa iş kolaylaşır. bir yandan itaat etmeye alışmışlardır, diğer yandan hükümdar soyundan kimse kalmamıştır. kendi aralarında itaat edecek birini bulamazlar. özgür yaşamayı da bilmezler. silaha sarılma konusunda da gevşektirler. sonuç olarak, bir hükümdar için böyle bir yeri ele geçirmek çok kolaydır. fakat cumhuriyetlerde daha çok canlılık, daha çok kin ve daha çok intikam duyguları kalır. geçmişteki özgürlüklerinin anısı insanların yakasını bırakmaz. bu nedenle, cumhuriyetleri elde tutmak için en etkin yol, ya onları tümüyle yakıp yıkmak ya da gidip oralarda yerleşmektir.

fransa gibi yönetilen devletlerde durum tümüyle farklıdır. burada krallığın bazı soylularını elde ederek ülkeye kolaylıkla girilebilir. memnun olmayanlar ve değişiklik isteyenler her zaman bulunur. bunlar söylediğim nedenlerden dolayı size kapıları açabilir ve zaferinizi kolaylaştırabilirler. fakat, sonra buraları elde tutmak istediğiniz zaman, ister size önce yardım etmiş olanlar, ister zarar verdiğiniz kişiler olsun; sayısız güçlükler çıkarırlar. hükümdarın soyunu ortadan kaldırmak yetmez. geri kalan soylular hareketin başını oluştururlar. bunların tümünü memnun etmek ya da öldürmek mümkün olmayınca da fırsat ele geçer geçmez savaşı kaybetmiş olursunuz.

dara krallığı'nın yönetim biçimine bakarsak bunun türk hükümdarın yönetim biçimine benzediğini görürüz. bu yüzden iskender, dara krallığı'nı kesin bir biçimde çökertmek zorunda kalmıştır. zaferden sonra dara ölünce, iskender, yukarıda belirtilen nedenlerle, rahat bir şekilde bu ülkenin sahibi oldu. eğer ondan sonra gelenler birlik olabilselerdi burada rahatça egemenliklerini sürdürebilirlerdi. gerçekten, bu devlette kendilerinin yarattıkları karışıklıklardan başka bir karışıklık olmadı. fakat, yönetim biçimi fransa gibi olan devletleri elde tutmak o kadar kolay değildir. romalılara karşı ispanya'da, fransa'da ve yunanistan'da sık sık meydana gelen ayaklanmalar bu ülkelerde birçok prensliklerin bulunması yüzündendir. bu prensliklerin anıları durduğu sürece romalıların bu ülkelerdeki egemenlikleri sallantıda kalmıştır. ne zaman ki imparatorluğun sürekliliği ve gücü sayesinde bu prensliklerin anıları silindi; ancak o zaman güvenlik sahibi oldular. daha sonra kendi aralarında sürtüşmeler başlayınca her biri bir bölgede egemenliğini sürdürüp o yerin sahibi oldu. fakat bu bölgelerde eski prenslerin soyu tükenince romalılardan başka bir egemenlik tanımadılar.

bütün bu olanlara iyice bakılırsa iskender'in asya'yı elinde tutmakta bulduğu kolaylıkla, pyrrhus ve benzerlerinin ele geçirdikleri yerleri tutmakta uğradıkları güçlüklerde şaşılacak bir taraf yoktur. bu sonuç, fatihlerin niteliklerinden değil, ele geçirilen yerlerin farklı yapılarından kaynaklanır.