14.04.2010

kyra kyralina

panait istrati

insanın yaşamının ne olduğunu kavrayan bir varlık olduğunu söyleyenler yanılıyor. anlama yetisi pek bir işe yaramaz; konuşuyor olması aptallığını yok etmez. ancak insan kardeşinin acısını sezip duyumsamaya gelince, aptallığı hayvanlarınkini geçer.

yeryüzünde hiçbir yaratık insan kadar alçalamaz.

ne denli güçlü olursa olsun yeryüzünde it kopuk takımı arasına düşüp de alçalmayacak insan yoktur.

bir panayırda herkesle iyi geçinmek bilgeliktir. insan bir çırpıda bir sürü insanla tanışır, sonra hop diye ayrılır ama gezgin bir satıcının başka bir gezgin satıcıya rastlaması, bir rahmetlinin kendisini gömmüş papaza rastlamasından çok daha kolaydır.

her mutluluğun bir de ters yüzü var, yaşamı bile ölümle ödüyoruz. bundan ötürü yaşamın tadını çıkarmak gerekir. gününüzü gün edin; öyle ki, son yargı gelip çattığında hiçbir şey için pişman olmayasınız.

yüreğinde duygu bulunmayan bir adam, canlıların yaşamasına engel olan bir ölüdür.

doğum meleklerinin verdikleri karar arzularımızdan daha güçlüdür.

tutkulu bir yüreği yıkıma götürecek birkaç yol vardır. bunların en kolayı yumuşacık konuşmaktır.

çayırkuşu olsaydım
onun gibi maviliklere dalardım
ama bir daha inmezdim
insanların buğday ekip biçtikleri
nedenini bilmeden ekip biçtikleri yeryüzüne

kimi zaman sokakta, yüzü gözü sararmış, dalgın bakışlı bir adam ya da hıçkırıklar içinde bir kadın görürüz. gerçekten hayvandan üstün yaratıklar olsaydık, o adamla o kadını hemen durdurmamız, yardım elimizi uzatmamız gerekirdi. benim gözümde insan denen varlığı hayvandan üstün kılan tek şey budur! oysa bunun izi bile yoktur!

duygulu yüreklere çöken büyük acılarda insan o talihsizliğin gerçekten başına geldiğine, yapacak bir şey bulunmadığına inanmakta epey güçlük çeker.

tek bir adamın iyi yürekliliği, bin kişinin kötülüğünden daha güçlü; kötülük, onu yapanla birlikte ölüp gidiyor; iyilikse dürüst adamın yok oluşundan sonra bile ışık saçmayı sürdürüyor.

bir insanın yaşamı ne anlatılabilir ne de yazılabilir. hele dünyayı seven, baştan başa dolaşan bir adamınki hiçbir anlatıya sığmaz. hele bu insan tutkulu biriyse, dünyanın dört bir yanına seğirtirken bütün acı ve mutlulukları tatmışsa, yaşamıyla ilgili şöyle canlı bir görüntü yansıtabilmek önce anlatanın kendisi için, sonra da onu dinleyenler için olanaksızdır.

güçlü, fırtınalı, aynı zamanda serüvenci bir ruha sahip insanın sürdüğü yaşamın büyüsü, çarpıcılığı, ilginçliği her zaman göze çarpan olaylarda değildir. güzellik çoğu kez küçük ayrıntılardadır. iyi de kim dinler ayrıntıyı? kim tadına varır? en önemlisi kim anlar?

ne büyük mutluluktur güzelim insan toprağında cana can katan özsuyunu size aktaran yüreğin kuş gibi çırpınışını duyumsamak ve ne kadar talihsizdir böyle bir mutluluğu tadamayan insan?

kavrayışlı insan, er geç insanın yüreğindeki bilinçli dinginliği sever. kasıp kavuran duygusal gürültü patırtının boşluğunu anlar. bunu olabildiğince erken anlayan insan mutludur. böylece varoluşun tadını daha iyi çıkarır.

hey ulu tanrım, yaşam bize nerede, ne zaman tattırır gölgesiz sevinçleri?