2.03.2010

1984

george orwell

e.m. forster: tüm uluslar iğrençtir; ama bazıları ötekilerden de iğrençtir.

tutuklamalar her zaman gece yapılırdı. uykudan, ansızın sarsılarak uyanma, omzunuzu dürten kaba bir el, gözlerinize tutulan ışık, yatağınızın çevresinde katı yüzlerden bir halka. olayların büyük çoğunluğunda, yargılama olmaz, tutuklama gerekçesi gösterilmezdi. insanlar geceleri ortadan kayboluverirlerdi, o kadar. adları sicillerden silinir, o güne dek tüm yaptıkları kayıtlardan silinir, bir zamanlar var oldukları yadsınır ve sonra unutulurdu. böyle ortadan kaldırılanlara, yok edilenlere genellikle 'buharlaştı' denirdi.

her eylemin sonucu, o eylemin içindedir.

bilinçleninceye dek başkaldırmayacaklar, başkaldırmazlarsa da hiçbir zaman bilinçlenemeyecekler.

proleterlerden beklenen tek şey, çalışma saatlerinin uzatılması ve yiyecek tayını kısıntılarını kabul etmelerini kolaylaştıracak ilkel bir yurtseverlik duygusuydu. bazen hoşnutsuzluk duyabiliyorlardı; ama bu hiçbir sonuca götürmüyordu onları; çünkü tutunacakları herhangi bir düşünceleri olmadığından, bu hoşnutsuzlukları ancak ufak tefek, belirli sorunlara yöneliyordu. büyük sorunların her zaman dikkatlerinden kaçması kaçınılmazdı.

saflıktan nefret ediyorum, iyilikten nefret ediyorum. erdem denen şey hiçbir yerde var olmasın istiyorum. herkesin iliklerine dek ahlaksızlaşmasını istiyorum.

sevişirken enerji harcıyorsun, sonra kendini huzurlu hissediyorsun ve her şey sana vız geliyor. işte kendini böyle hissetmene dayanamıyorlar. her zaman enerjiyle dolup taşmanı istiyorlar. tüm geçit törenleri, tüm bağırıp çağırmalar, bayrak sallamalar hep kokuşmuş cinsellik.

oynadığımız bu oyunda, kazanmak söz konusu değil. ama bazı yenilgiler ötekilerden daha iyidir, hepsi bu.

syme ortadan kaybolmuştu. bir sabah işine gelmemişti; bazı düşüncesiz kişiler yokluğu üzerinde yorumda bulundular. ertesi gün, kimse ondan söz etmedi. üçüncü gün, winston, arşiv dairesi'nin kapısındaki duyuru levhasına gidip baktı. orada çeşitli kağıtlar arasında, satranç kurulu üyelerinin bir listesi de vardı. syme de üyelerden biriydi. liste aynı gibiydi, hiçbir şey çizilmemişti; ama bir ad eksikti. bu yeterliydi. syme artık yoktu ve hiçbir zaman var olmamıştı.

her gün londra'da patlayan roket bombaları, özellikle okyanusya hükümeti tarafından, halkı korku ve baskı altında tutmak amacıyla atılıyordu.

hayatları dünyanın ele geçirilmesi üzerine kurulmuştur; ama bu arada savaşın sonunda bir utku olmaksızın sürüp gitmesinin gerekli olduğunu bilirler. savaş, ayrıca, toplum psikolojisinin istenilen düzeyde tutulmasını da sağlar.

kitleler, asla yalnızca ezildikleri için, kendiliklerinden başkaldırmazlar. kendilerine karşılaştırma yapabilecekleri ölçüler verilmedikçe, ezildiklerinin bilincine varmazlar.

daha zeki olan, daha az akıllıdır.

dünya egemenliğine en çok inananlar, bunun olanaksızlığını bilenlerdir.

gerçekte iktidar, ancak karşıtların uzlaştırılması yoluyla sonsuza dek elde tutulabilir.

eğer eşitsizlik sürdürülecekse -yani yüksek grup yerini koruyacaksa- zihinsel koşullar, denetlenmiş delilik olmalıdır.

akıl istatistiksel değildir.

neden meyve, çiçeğinin yanında daha değerli olsun?

dünyadaki hiçbir şey fiziksel acıdan daha kötü olamazdı. acının karşısında kahramanlık yoktu, yerde işe yaramaz sol kolunu tutarken defalarca düşündü bunu.

geçmişi denetleyen geleceği de denetler; şu anı denetleyen geçmişi de denetler.

kimse yönetime onu bırakmak için geçmez. iktidar araç değil, amaçtır. kimse bir devrime bekçilik etmek için diktatörlük kurmaz; devrim, diktatörlüğü kurmak için yapılır. baskı kurmanın amacı baskı kurmaktır. işkencenin amacı işkencedir. iktidarın amacı iktidardır.

yalnız ve özgür olan insan her zaman yenilir.

eğer insan bir sırrı saklamak istiyorsa, onu kendisinden de saklamalıydı.

bazen insanı, direnç gösteremeyeceği, aklına bile getiremeyeceği bir şeyle tehdit ediyorlar. işte o zaman, "bana yapmayın, başkasına yapın, falancaya yapın." diyorsun. bunun sonradan bir hile olduğunu söyleyebilirsin kendine, onları durdurmak için yaptığını, gerçekte bunu düşünmediğini söyleyip kandırmak isteyebilirsin kendini. ama doğru değildir. olay yer aldığı zaman onu gerçekten istemişsindir. kendini kurtarmanın başka yolu olmadığını düşünürsün ve bu yolla kendini korumaya dünden hazırsındır. bu şeyin diğer kişiye olmasını gerçekten istersin. onun acı çekmesi umrunda değildir. tek düşündüğün kendinsindir. işte ondan sonra, öbür kişiye karşı aynı duyguları duyamıyorsun artık.

thomas jefferson: tüm insanlar eşit yaratılmıştır ve yaratan tarafından yaşam, özgürlük, mutluluk gibi tartışılmaz haklarla donatılmışlardır. bu hakları korumak üzere, gücünü yönettiklerinden alan devletler kurulmuştur. bu hakları elden alan ya da yıkan bir devleti değiştirmek ya da ortadan kaldırmak ve yeni bir devlet kurmak halkın hakkıdır.