4.11.2009

su ve düşler

gaston bachelard

rüyalar ve düşler kimi ruhlar için güzelliğin maddesidir.

nesnelerle derin düşler kuramayız. derin düşler kurmak için maddelerle düş kurmak gerekir. aynayla yola çıkan bir ozan bütün şiirsel deneyimini vermek istiyorsa pınarın suyuna varmalıdır.

shelley: su, üstüne gökyüzünün görüntüsünün kazındığı bir değerli taşa benzer.

friedrich schlegel: şunu kesinlikle biliyoruz ki, dünyaların en güzelinde yaşıyoruz.

güzeli görmek için güzel olmak gerekir.

üç nokta işaretleri metnin 'ruh çözümlemesini' yapar.

lessius: safra (ateş) etkisindeki kimselerin rüyaları ateşle, yangınla, savaşla, katliamla doludur; melankoli (toprak) etkisinde olanlarınki gömülmelerle, mezarlarla, korkunçluklarla, kaçışlarla, çukurlarla, her tür hüzün verici şeyle doludur; sümük (su) etkisinde olanlarınki göllerle, ırmaklarla, sellerle, batan gemilerle doludur; kan (hava) etkisinde olanlarınki uçan kuşlarla, koşularla, şölenlerle, konserle, söylemeye bile cesaret edilemeyecek şeylerle doludur.

imgelem gerçekliğin birtakım imgelerini oluşturma yetisi değildir; gerçekliği aşan, gerçekliği mırıldanan birtakım imgeler yetisidir. bir insanüstülük yetisidir. bir insan, insanüstü bir konuma eriştiği ölçüde insandır. bir insanı, onu insanlık koşulu'nu aşmaya iten bütün eğilimlerle tanımlamak gerekir.

kuğu parlak sularda seyredilirken kadındır; hareket halindeki imgesiyle erkektir.

nehrin işlevi, kadın çıplaklığını çağrıştırmaktır.

kuğu, yazında çıplak kadının yerine geçer.

madde, biçimin bilinçaltıdır.

ruhumuzun geçmişi derin bir sudur.

onda derin düşüncelere dalarak geçirilen her saat pişmanlıkların suyuna kavuşacak canlı bir gözyaşı gibidir; zaman doğal saatlerden damla damla akar; zamanın canlandırdığı dünya ağlayan bir melankolidir.

üzüntüyle duyduğumuz acı her gün öldürür bizi; bu acı, dalgaya düşen gölgedir.

zenginleşen ağırlaşır da. bunca yansıma ve bunca gölgeyle zenginleşen su da artık ağır bir sudur.

eğer su, bilinçaltı için temel maddeyse, toprağa egemen olmalıdır. toprağın kanıdır zaten. toprağın yaşamıdır. bütün manzarayı kendi yazgısına doğru sürükleyecek olan sudur.

yalnızca bir yerde sevebildim, ölüm nerede
soluğunu güzelliğinkine karıştırıyorsa orada (edgar allan poe)

insan sevdi mi, hemen ardından hayranlık duyar, korkuya kapılır ve korur.

çayır, nehrin eseri olarak, kim ruhlar için başlı başına bir hüzün izleğidir.

yazık ki, insanoğlu o kadar kusursuz bir usa sahip değil. yararlı olanı da en az doğru olan kadar güç keşfediyor.

bu çerçevede, kıyıdan canlı olarak suya atılmış çocukların sulardan kurtulduklarında, neden bir anda mucizevi varlıklara dönüştükleri anlaşılabilir. suları geçerek ölümü de geçmiş olurlar. böylelikle kentler kurabilir, halkları kurtarabilir, dünyayı yeniden yaratabilirler.

edgar allan poe: bazen, bana yabancı olmayan nesnelerin izlenimi, tıpkı bir şimşek gibi zihnimden geçer sanki, belleğin su üstünde kalmış bu karaltılarına hep ihtiyar yabancı söylencelerin ve çok eskilerde kalmış yüzyılların açıklanamaz bir anısı karışır. 

uykumuzda söylencelerdir düş gören..

suyu, kadını ve ölümü içinde sentezleyen imge dağılamaz.

su gececidir. onun yanında her şey ölüme doğru gider. su gecenin ve ölümün bütün güçleriyle konuşur. ay suyun tözüne, onu bozacak bir etkiyle girer. uzun süre ay ışığına maruz kalan su zehirlenmiş bir su olarak kalır.

insan durgun bir suyun yanında düş kurmuş olmanın doğurduğu hastalıktan hiçbir zaman iyileşmez.

edgar allan poe: ruhum durgun bir dalgadır.

christopher marlowe: ey ruhum, küçük su damlacıklarına dönüştür kendini ve hiç bulunamayacak şekilde okyanusa düş.

novalis: su ıslak bir alevdir.

gecenin karıştığı su uyumak istemeyen eski bir pişmanlıktır.

canavar, geceleyin, gülen bir denizanasıdır.

victor hugo: her şeyin biçimi bozulur, biçimsiz olanın bile.

göz bile, arı görüş bile katı cisimlere bakmaktan yorulur. biçim bozukluğunu düşlemek ister. görüş gerçekten düşün özgürlüğünü kabul ederse, her şey canlı bir sezginin içine akar.

kül nasıl ateşin tozuysa, çamur da suyun tozudur. çamur en çok değer yüklenmiş maddelerden biridir. su, bu biçimiyle, toprağa sakin, ağır ve güvenli verimlilik ilkesini getirmiş gibi görünür.

yaratmak için her zaman su ile toprağın birleşmek üzere buluştukları bir kil, esnek bir madde, bulanık bir madde gerekir.

biçimler sona erer; ama maddeler, asla. madde belirsiz düşlerin şemasıdır.

bir imgeyi sevmek, bilmeden eski bir aşk için yeni bir eğretileme bulmaktır. sonsuz evreni sevmek, bir anneye duyulan aşkın sonsuzluğuna maddesel bir anlam, nesnel bir anlam yüklemektir. herkes bizi bırakıp gittiğinde, bir yalnızlık manzarasını sevmek, acı veren bir yokluğu telafi etmektir, bizi bırakıp gitmeyen kadını hatırlamaktır. insan bütün ruhuyla bir gerçekliği sevdiği anda, o gerçeklik çoktan bir ruha dönüşmüştür bile, o gerçeklik artık bir anı olmuştur.

iyimserlik bir bolluktur.

maurice kufferath: aşk iksirinin sihirli gücünün hiçbir fiziksel rolü yoktur, onun rolü bütünüyle ruhsaldır.

gecenin gizeminde, karanlık bir mağaranın yalnızlığında, gerçeği özünde, ağırlığıyla, tözsel yaşamıyla tutuyorken insan, gelip geçici görünüşleri ne yapsın!

ey ayna
kendi çerçevende sıkıntıdan buz tutmuş soğuk su
kaç kez, saatler boyu, ruhumda düşlerin burukluğu
senin gayya kuyusu buzunun altında
gözlerim yaprak benzeri anılarımı aradığında
kendime göründüm uzak bir gölge gibi sende
ama eyvah! bazı akşam, vakur çeşmende
dağınık rüyamı çırılçıplak tanıdım ben (stéphane mallarme)

toprağı kazarsanız, su çıkar.

chateaubriand: soylu düşünceler soylu manzaralardan doğarlar.

en olağanüstü delilikler hiçbir zaman istisnai değildir.

öykünerek buluş yapılır.