4.04.2009

robinson crusoe

daniel defoe

kadınlarımızı bilginin nimetlerinden yoksun bırakmamız, dünyanın en barbarca törelerinden biridir.

hor kullanılmış bir mutluluk, çoğunlukla en büyük yıkımlara yolaçar.

apansız gelen sevinçler, acılar gibi, sarsar ilkin.

her kötülük, iyi yönüyle, birlikte getirdiği daha kötü durumlarla ölçülmelidir.

insan, her kötü durumda, avunacak, iyi yönlerle kötü yönler hesabında defterin alacak bölümüne yazacak olumlu noktalar bulabilir.

eksikliğini duyduğumuz şeyler yüzünden bizde beliren hoşnutsuzluk, elimizdeki şeylerle yetinmezlikten ileri gelir.

biz böyleyiz işte: tam tersi bir durumla karşılaşmadıkça, içinde bulunduğumuz durumun değerini hiçbir zaman anlayamayız; durumumuzun bize sağladığı yararları da ancak bunları yitirince görürüz.

korku içinde bulunan insanlar ne gülünç kararlar veriyor! korku, onları kurtuluş için aklın gösterdiği yollardan yararlanmaktan alıkoyuyor.

yaşamımız boyunca, çoğunlukla rastlayıp da kurtulmak istediğimiz, içinde bulunduğumuz an bize çok korkunç gözüken kötülüğün kendisi, çoğu zaman düştüğümüz üzüntüden kurtulmamızı sağlayacak başlıca çıkar yoldur.

insan duygularında, göz önünde bulunan ya da göz önünde bulunmasa da düşgücüyle kafada canlandırılan bir amaca doğru akan birtakım gizli kaynaklar vardır; bu durumlarda kimi zaman ruh, düşgücündeki amaç bilinen o nesneyi öyle çılgıncasına kucaklar ki, o nesnenin yokluğu sonradan dayanılmaz bir acı olur.

korkuyu, acıyı anlatmak kolaydır; iç çekişler, gözyaşları, inlemeler, baş ile ellerin birkaç eylemi korkunun belirtileridir; ama aşırı bir sevinçte, apansız bir kıvançta bin türlü gariplik vardır.

açlık ne dost ne akraba ne insanlık ne de hak tanır; onun için taş yüreklidir, acıma duygusundan yoksundur.

insan, uzağı göremeyen bir yaratıktır; ancak kendisinden az öteyi görür. tutkular insanın en iyi dostları olmadıkları gibi, özel duygular da genellikle en kötü danışmanıdır.

en iyi savunma tehlikeden uzaklaşmaktır.

bir askerin arkaya bakması, kaçacağının en sağlam işaretidir.