8.10.2008

dinler tarihi

felicien challaye

bilge insan, bildiğinden daha azını biliyormuş gibi görünür.

auguste comte'a göre insanlık birbiri ardınca üç halden geçmiştir: teolojk hal: bunda insan olayların açıklamasını kendisininkine benzeyen ama daha güçlü iradelerle yapar; metafizik hal: bunda insan olayları soyutlamalar ve doğa gücüyle açıklar; pozitif hal: bunda insan olayları, başka olaylarla açıklar.

"yaşadığın sürece gönlüne uy, ölçüsüzce eğlen, gönlünün üzüntüye kapılmasına fırsat verme, arzularını doyuma ulaştır, dünyada olduğun sürece mutluluğu araştır. çünkü hiç kimse malını mülkünü yanında götürmez. buraya gelen hiç kimse de geri dönmez." (harp çalıcının türküsü)

schopenhauer: upanişadları okumak, dünyanın en kazançlı, en öğretici işini yapmak demektir. yaşamımım avuntu kaynağını onları okuyarak buldum ve öleceğim ana kadar bana destek olacak olan, onlardır.

buddha: her iki aşırı uçtan, yani iğrenç ve boş olan bir zevk ve sefa yaşamından da, iç karartıcı ve boş olan bir perhiz ve oruç yaşamından da sakınmak gerekir. bilgiye, gönül rahatlığına, mutluluk dolu bir hiçliğe erişmek için ikisinin ortasından geçen yoldan gitmek gerekir.

yaşam acılarla doludur. evrensel acı varlıkların, nesnelerin, duyguların devamlı olmayışından ileri gelmektedir. her şey geçer, insanın bağlanabileceği hiçbir şey yoktur.

konfüçyüs'ün öğretisi insandaki akla hitap eder. bu öğretide hiçbir gizemcilik, doğaüstü kudretlere hiçbir çağrı yoktur. ölümünden az önce müritlerinden biri dua etme önerisinde bulunur. üstat, şu yanıtı verir: benim duam, yaşamımdır.

yaşamak için para kazanmak gerekir ama, para kazanmak için yaşamamak gerekir.

lévy-bruhl: erkeklerin de kadınların da süs olsun diye taktıkları ne kadar eşya varsa ilkin muska gibi kullanılmışlar, sonra süs haline gelmişlerdir.

kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma.

başkalarını yargılamaktan kaçınmalıdır. zamanın töresi, zina yapan kadının taşlanmasına izin veriyordu. isa, kadını suçlayanlara şöyle der: "içinizde hanginiz günahsızsa ilk taşı o atsın ona!"

tanrının çevresini saran melekler gibi, şeytanın yanında bulunan iblisler de ilkel animizmin kalıntılarıdır. meleklere tapınış, ilkel animizmin uzantısıdır.

bütün öteki kutsal kitaplar gibi, hristiyanlığın kutsal kitabı da insan elinden çıkmadır.

hristiyan tanrısına karşı birçok güçlü itirazların yapılmakta olduğu da kuşkusuzdur. bir tek insanın -yani adem'in- işlediği günahı bütün insanlara yükleyen; sonra bu zavallı insanlığı bağışlamak için onun hatalarını yüklenecek çilekeş bir kurbana gereksinimi olan; bu özverinin yaratacağı hoşnutluğu elde etmek için bir bakirenin -meryem'in- karnına kendi oğlu -isa- olacak olan tohumu yerleştiren bu yaratan da acayip bir tanrıdır doğrusu!

göksel bir baba'ya olan inanç, bütün gerçekleri tanrısallaştırmak gibi bir zorunluluk doğurmaktadır. insanlığa acı çektiren tüm kötülüklerin, onu küçük düşüren tüm adaletsizliklerin ardında iyi bir niyet bulmak gerekir; bu ise olacak iş değildir.

korunma içgüdüsü insanı yalnız bütün yaşamı boyunca gözetmekle kalmaz; aynı zamanda insanın ölümle yok oluş düşüncesi yüzünden acı çekmesine, bu düşünceye karşı başkaldırmasına da yol açar. insan bu yok oluş düşüncesini nahoş ve aşağılatıcı bularak reddeder. dinlerin çoğunluğu varlığın tümünün ya da bir parçasının ölümden sonra da yaşayacağını ileri sürerek bu kaygıyı yatıştırır.

din, şu üç ilkel eğilimin tinselleşmesi ve sosyalleşmesi ile açıklanır: korunma içgüdüsü, merak, sempati.

her ulusal dinin yarattığı "sürü gururu"nu, kolektif biçimde kendine hayranlığı kabul etmek olanaksızdır.