23.09.2012

ilhan şevket aykut

mehmet can doğan

farklı ve tuhaf bir hayat hikayesi var ilhan şevket aykut'un: 1907'de bingazi'de doğuyor, hukuk fakültesi'ndeki öğreniminin ardından 2 yıl hakimlik stajı yapıyor, misafir öğrenci olarak üniversitede felsefe derslerini izliyor, aynı yıllarda galatasaray lisesi'nde tarih-coğrafya öğretmeni olarak çalışıyor, atatürk'ün bir istanbul gezisinde galatasaray lisesi'ni ziyareti sırasında memuriyet hayatındaki önemli sorun gelişiyor, önce örtük taciz sürgünleri ardından açık sürgün geliyor, 12 yıl sürdürdüğü memuriyetten istifa ediyor ve ömrü boyunca herhangi bir işte çalışmıyor -aslında hayattan istifa etmiş oluyor-, 85 yaşına gelmeden intihar edeceğini söylüyor, öyle de yapıyor ve 17 mart 1991'de, 85 yaşına girmeden iki kutu kalp hapı içerek intihar ediyor.

böyle özetlenen 84 yılın içinde biriktirilenler, 84 yıla sığdırılanlar var bir de. zaten ilhan şevket'i önemli kılan da, bir bakıma, efsaneleştiren de bunlar. çocukluğundan başlayarak uyumsuz, uzlaşmaz ve tavizsiz. babasına işini kaybetme korkusu yaşatacak kadar pervasız ve genç yaşta ailesinden kopmayı göze alacak kadar cesur. düşmekten, muhtaç yaşamaktan hep ürken ilhan şevket, izlendiği inancıyla yalnızlığa mahkum ediyor kendini: yalnız ve münzevi.

içtihatçı abdullah cevdet'in cenazesinde, onun tanrıtanımazlığını haykırarak, cenaze namazı kıldırmak isteyenlere karşı çıkıyor. atatürk'ün, sınıfında öğrencilerine sorular yöneltip cevaplarını almasının ardından "muallim bey bir soru da siz sorun talebenize" dediğinde söze "tarihte diktatörler" diye başlıyor. memuriyetten istifa ettikten sonra geçinmek için başkaları adına doktora ve doçentlik tezleri hazırlıyor. "mehmet şevket" olan asıl adını, mahkeme kararıyla "ilhan şevket"e çeviriyor. yaşadığı semtlerin ve evlerin adreslerini birkaç kişi dışında herkesten saklıyor. marx, einstein ve freud'a ilgi duyuyor, onlara önem veriyor. aşık olmayı seviyor ama iş evliliğe dayandığında sevgililerini hemen bırakıyor. kendisini açlıkla terbiye ediyor. temiz ve şık giyiniyor, sağlığına özen gösteriyor, ömrü boyunca dişçi yüzü görmemiş olmakla övünüyor. iş tekliflerini, satın alınmış olmak korkusuyla reddediyor. üç bini aşkın kitabının neredeyse tamamını kendisi ciltliyor. tarih bilgisi ile tanıdıklarını şaşırtıyor. bach, mozart ve özelikle beethoven'ı seviyor. abstre, non-figüratif resmi savunuyor; ferruh başağa, nuri iyem, şadi çalık vb. ressamların resimleriyle ciddi olarak ilgileniyor. yahya kemal hariç şair beğenmiyor, yayımlanan şiirleri önemsemiyor. ahmet hamdi tanpınar'a, bir entelektüel olarak değer veriyor. defterler dolusu şiir yazıyor ve yazdıklarını, tıpkı hazırladığı öztürkçe sözlük gibi, imha ediyor. hiçbir şiirini dergilerde yayımlamadığı gibi, şiirlerini kitaplaştırma fikrine de önceleri sıcak bakmıyor; 1952-1962 yıllarında yazdığı şiirlerinden 800'ünü ayırarak kitaplaştırmaya karar veriyor. kitabının hiç şiir kitabı yayımlamamış bir yayınevinden çıkmasını istiyor; dostları bağlantı kuruyor, tam olacakken vazgeçiyor. bütün şiirlerinin -3000-3500 parça- osmanlıca elyazmaları, nasıl gittiği meçhul kalarak fransız ulusal kitaplığı'na geçiyor. rusça, fransızca, ingilizce, italyanca, arapça ve farsça biliyor. intihar zamanını, 600 sayfalık fransızca bir sözlüğün çevirisiyle belirliyor. çevirinin tamamlanıp sözlüğün kapağının kapatılması, ömür kitabının da kapatılması anlamına geliyor. ölüm zamanını kendisi belirlemiş oluyor.

devlet, toplum ve toplumsal örgütlenişe karşı marjinal bir tavır geliştirmiştir ilhan şevket. devlet, kavramsal olarak bazı şiirlerine doğrudan girer. hınç doludur, kızgındır devlet düşüncesine. hınç ve kızgınlık, yaşantısından geldiği kadar önemsediği marksist düşünceden de beslenir. belirtmek gerekir ki, keskin devlet eleştirileri, yüzeysel bir marksist algıyı yansıtır. devlet eleştirisinde bir devletten çok kavram öne çıkarılır. devlet, her şeyi ele geçiren örgütlenme biçiminin meşru halidir. bu yüzden yaşarken özgürlüğe imkan yoktur ve şair, ölümü devletsiz özgürlük olarak yüceltir.

"uyumsuzluk, kabul edildiği andan sonra bir tutkudur, tutkuların en keskinidir. uyumsuz, her şeyden önce bir kopuştur. uyumsuzun bilincine varmış insan, ayrılmamasıya bağlanmıştır ona. umutsuz ve umutsuzluğunun bilincine varmış bir insan, geleceğin değildir artık." der camus. anlaşılabileceği gibi, bir uyumsuzdur ilhan şevket; bunu seçmiş, yaşamış ve ölmüştür.