4.02.2015

suzan defter

ayfer tunç

bir kadın birdenbire günlük tutmaya başlamışsa ya aşık olmuştur ya terk edilmiştir.

günlerden pazarmış bugün; uzun süre farkına varmadım. okuduğum kitabın sonuna gelince, dinlediğim plak bitince, dolaşmaktan ev tükenince televizyonu açtım da, sunucunun biri mutlu pazarlar diledi seyircilere; o zaman anladım günlerden pazar olduğunu. pazar günleri, hayatın intikam günleri. neşeli başlasın ve öyle geçsin diye gayret edildikçe insanı koyu bir yalnızlığa, anlaşılmaz bir kedere iten günler.

aşk lanet gibidir; kuşaklar boyunca devam eder.

bir kadının gittiği, evden belli olur. kadın giderken düzeni götürür bir kere. yaşayan ev sarsılır. ev dediğiniz şey küçük büyük elementlerden oluşur. kadın olan evde, erkeğin anlayamayacağı bir denge vardır elementler arasında. erkek her birine vakıf olduğunu düşünse bile, onların nasıl bir uyumla işlediğini bilemez. kadın gidince evin dokusu bozulur, susuz kalmış çiçeğe benzer, solar. küçük şeylerin izi silinir. eşyanın dili tutulur, ev sağırlaşır.

beraberlik canlı ise ayrılmanın bir gerilimi, gerilimin de bir tarihi vardır. sizin kastettiğiniz an, o halatın koptuğu andır. ama beraberlik ölü ise, ayrılmak, çürüyen iki parçanın birbirinden zahmetsizce kopması demektir. çürümek acı vermez; ölü olan çürür.

ihanet çok cesurca bir duygu, çok şehvetli, tedirginlik ve korku da var içinde, belli belirsiz bir pişmanlık. insanın başını döndürüyor. ihaneti çekici kılan şeyin şehvet olduğunu sanırlar; şehvet seldir, sürükleyendir, doğru; ama asıl çekici olan cesaretmiş meğer.

ad vücudu var kılar.

ağladığını hissettirmemek çok zordur. gözlerinden yaş akar, burnunu çekmemek için ağzından soluk alırsın. verdiğin sıcak soluk yüzünü sızlatırken, aldığın soğuk soluk boğazından geçer, kalbine iner. omuzlarının titrediği hissedilmesin diye kaskatı kesilirsin. ağladığını duyurmamak çok yorar insanı.

insanın hayatı bir rahim arayışından ibarettir. ev rahimdir. bundandır kendimize bir ev aramamız.