25.02.2008

akşam toplantıları

gogol

insanoğlu için öç almayı isteyip de alamamaktan büyük acı yoktur.

uzak bir çağlayanın sesini dinlediğiniz olmuştur sanırım. bir huzursuzdur çevre, uğuldar durur. olağanüstü, anlaşılmaz sesler dalga dalga geçerler önünüzden. bir köy panayırının selinde de birden aynı duyguya kapılmaz mı insan? giderek büyür kalabalık, büyüdükçe büyür, kocaman bir dev gibi kımıldar durur panayır alanında, dar sokaklarda bağırır çağırır, kahkahalar atar, gürültü eder. bağırışlar, küfürler, böğürtüler, melemeler, anırtılar.. hepsi birden düzensiz bir uğultu oluştururlar. öküzler, çuvallar, saman yığınları, çingeneler, çanak çömlek, köylü kadınlar, ballı börekler, kalpaklar.. hepsi birden parlak, allı morlu, karmakarışık, sağa sola gider gelirler. gözünü alırlar insanın. her kafadan bir ses çıkar, kimin ne dediği anlaşılmaz. tek bir söz kurtaramaz kendini bu selden, duyuramaz sesini. yalnızca pazarlık edenlerin ellerini birbirine vurmalarından çıkan sesler duyulur panayır alanında her yandan. arabalar gıcırdar, demir parçaları tıngırdar, yere atılan tahtalar gürültü çıkarır. başı döner insanın, ne yana bakacağını şaşırır.

ruhumuzun güzel ama geçici konuğu sevinç de öyle uçup gitmez mi? tek bir ses neşeyi anlatma çabasını sürdürmez mi boşuna? kendi yankısında hüznü, boşluğu duymaya başlamıştır artık bu ses, sonra o da susar. coşkun, hür gençliğin canlı arkadaşları da birbiri ardından yok olmaz mı öyle? sonunda yapayalnız bırakmazlar mı arkadaşlarını? geride kalandır üzülen! yüreği keder, hüzün doludur, teselli bulamaz bir şeyde.