6.01.2008

sofie'nin dünyası

jostein gaarder

cinselliği çok fazla düşündüğünü kendine itiraf etmek istemeyen biri, başkalarının cinsellik takıntısını kınamakta acele eder çoğu kez.

adalet, birbirinin eşiti olan insanlar arasında geçerlidir.

gerçek bir filozof asla "asla" demez.

demokrasi, cahil kitlelerin egemen olduğu bir yönetim biçimine dönüşebilme tehlikesini barındırır. bir tiran olan hitler almanya'da devletin başına geçemeseydi bile, daha önemsiz pek çok nazi belki de korkunç bir kitle yönetimi kurabilecekti.

iyi bir filozof olmak için gereksindiğimiz tek şey hayret etme yeteneğimizdir.

derinlerimizde bir yerde bir şey bize hayatın büyük bir sır olduğunu söyler. bu, düşünmeyi öğrenmeden çok önce yaşadığımız bir duygudur.

her şeyde her şeyden biraz vardır.

iyi bir devletin kurulabilmesi için bu devletin akıl tarafından yönetiliyor olması şarttır. kafa nasıl bedeni yönetiyorsa, toplumu da filozoflar yönetmelidir.

en akıllı kişi, neyi bilmediğini bilendir.

şeyler hakkındaki bilgilerimiz tozlu kitaplardan ya da düş gücünün yarattıklarından değil, kendi deneyimimizden kaynaklanır.

köpek, yarasa, tavşan ve insan embriyosu ilk evrelerinde neredeyse aynıdır.

varlık ile yokluk arasındaki gerilim "oluş" kavramıyla çözülür. çünkü bir şeyin oluş halinde bulunması bir bakıma hem olması hem de olmaması demektir.

kapitalist sistemde işçi bir başkası için çalışmaktadır. bu yüzden de çalışma onun kendi dışında bir şey haline gelir -ya da ona ait olmayan bir şey. işçi kendi emeğine ve dolayısıyla kendi kendisine yabancılaşır. insan olarak değerini yitirir. marx bu durumu hegelci bir terim olan "yabancılaşma" sözcüğüyle ifade etmiştir.